Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Zeynel Abidin Kızılyaprak: ABD “Mesaj’ mı Veriyor?

ABD PKK Kurmaylarından Murat Karayılan, Cemil Bayık Ve Duran Kalkan için 12 Milyon dolar ödül koydu.

Zeynel Abidin Kızılyaprak / Ortadoğulular, her olgunun ve olayın ardında gizlenmiş, göründüğünden farklı ve / veya okunması güç ‘mesaj’ lar bulunduğuna inanır ve ‘mesaj’ ın ne olduğunu anlayabilmek için kafa yormaya bayılırlar. Bu, devlet labirentlerinde cambazlık yapmayı iş edinmiş ve kulağını tersten göstermeye alışmış yönetenlerden kapılmış bir hastalıktır. ABD yönetiminin Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan için ilan ettiği ‘yakalatana ödül’ kararı sonrasında bu hastalık yeniden nüksetti. Oysa ortada bir ‘mesaj’ filan yok.  Olsa olsa ‘çarşambanın gelişi perşembeden belli’ durumu var, o kadar (örneğimizde bunu ‘salının gelişi pazartesinden bellidir’ diye değiştirmemiz gerekebilir)…

Oraya gelmeden, belki ABD’nin dış politika tarzından biraz söz etmek gerekebilir. Yanlış anlaşılmak pahasına not düşmem lazım: ABD’nin dış politika tarzında öyle ‘mesaj verme’ filan kurnazlıkları yoktur. ABD yapacağını söyler, söylediğini yapar. Böylesi bir tarzı eski zamanların dürüstlük alışkanlığı gereği yürütenler de vardır. Örneğin tüm Ortadoğu bilir ki Barzani ekolü söylediğini yapan yaptığını söyleyen bir ekoldür (aşağı yukarı!), Talabani tarzından farklı olarak…

Hayır, ABD’nin bu tarzının ahlaki duruşla alakası yok, belki de tarihle ve alışkanlıklarla alakası var… Öncelikle ABD, diğer Anglo – sakson ortağının (Britanya) yüzyıllardan damıtılıp gelmiş ince politikacılığını öğrenemeyecek kadar taşralıdır; ‘Beyaz Saray’daki ‘saray’, lafa ola beri gele gibidir ve diğer taklitler, isimler üzerinde oynamalardan ibarettir, ‘Birleşik Krallık’a (UK) ‘karşı’ ‘Birleşik Devletler’ (US) gibi ya da “onların köhnemiş, eski York’u varsa bizim de yeni Yorkumuz -Newyork- oluverir” misali… Taşralılığının yanı sıra, gevşek eyalet sistemi de belki çok ‘ince’ politikalara yol vermemektedir. Sonuçta ABD’nin  dış politika tarzı paldır – küldür’ dür, kovboy filmlerindeki şeriflerle rakipleri ‘kötü adamlar’ misalidir, yani ne olduğu / olacağı aşağı yukarı bellidir ve ortada okunası gizli ‘mesaj’ lar pek bulunmaz…

Örneğimizde hiç bulunmaz: ‘Ödül’ mevzuu, İran’a yaptırım kararının bir başka alan ve ölçekteki devamıdır, hepsi bu… Bu o kadar öyledir ki, politikayı paldır- küldür yürütmeye alışmış ABD yönetimi, bu gerçeğin algılanmasında zorluk yaşanmasını  istemeyerek, yaptırım kararının üzerinden biraz zaman geçmesini bile beklememiştir: Bir pazartesi (5 Kasım) İran’a yaptırım kararını açıklayan ABD, bir gün sonra da (6 Kasım) söz konusu ‘ödüllü yakalama’ kararını açıklamıştır…

Kendilerini dev aynasında görme sevdalısı Türk yöneticileri ve bazı okur-yazarları bu kararı “Türkiye’nin ağzına bal çalma mesajı” olarak okumakta ısrarlılar. Neymiş efendim, ABD Rojava Kürtleriyle ilişkisine ses etmemesi için Türkiye’ye jest yapmışmış, bu böyle bir ‘mesaj’ mış…

Eğer bu bir ‘mesaj’ sa, Türkiye’ye değil İran’a ve sonrasında da PKK ile Rojava Kürtlerine yönelik bir ‘mesaj’ dır ve şudur: “Ey İran, yaptırım kararım yalnızca ticaretle sınırlı değil, bunu bilesin… Ey Rojava Kürt hareketi, hem benle hem de İran atmosferindeki PKK yönetimiyle birlikte olamazsın… Ve sen, ey PKK, ya benim İran’ı güçsüzleştirme planımın bir parçası haline gelirsin ya da hışmımdan nasibini alırsın.” (Yeri gelmişken: Söz konusu ‘ödüllü arama’ kararının somut ifadesinin de hafife alınmamasını tavsiye etmek durumundayım; ABD bu tür kararları laf olsun diye almaz. Durum “Karayılan Bayık’ın, Bayık da Kalkan’ın yerini ABD’ye bildirir, sonra 12 milyon doları aralarında bölüşürler” şakasıyla geçiştirilecek bir durum değil gibi; ABD açısından çok önemli olmamakla birlikte, pat diye bazı somut gelişmeler de yaşanabilir.)

Ama ABD bunu ‘ince mesaj’ larla yapmıyor zaten, çoktandır paldır- küldür yürütüyor… Örneğin geçtiğimiz aylarda bazı ABD’li yetkililerin Türklere “PYD ile PKK’yi çatıştırabiliriz” sözlerinin basında yer alınmasından rahatsızlık bile duyulmadı…

Rojava Kürtleri, eksenlerini (hala bazı yerlerde Şam’la yani Tahran’la dirsek teması kuranlar varsa da) aşağı yukarı belli etti, ya da ‘politik kader’ onları oraya sürükledi: ABD… Geleceğin Suriyesinde İran-Rusya hegemonyasını Rojava’ daki ağırlığıyla dengelemek isteyen ve bunu da saklamayan ABD için Rojava Kürtleri -askeri bakımdan değil, bir hegemonya alanı/ faktörü olarak- ne kadar değerliyse, geçmişin Tahran/ Şam ekseni yerine dünyanın süper gücünü arkalamış olmak da Rojava Kürtleri için o kadar değerli. PKK ise bu konuda net değil, üstelik yoğun Tahran etkisi, herkesin bildiği bir sır…

Vengma için kaleme aldığım Şubat 2018 tarihli ‘Afrin Notları’ yazımın bir yerinde, “Diyelim Afrin’deki silahlı güçler Afrin’in güneyinden Şam denetimine geçti; Afrin Kent Konseyi zaten Şam’ı yardıma çağırmış durumda…  Menbiç’de ve başka başka yerlerde ise diğer Rojava güçleri ABD’nin yanında olmaya devam ediyorlar: Rojava Kürt politikasının bölünmesi mi ve PKK’nin de bir tercih yapmak zorunda kalması mı?.. Erken spekülasyonlar sayılmamalı bunlar…” demiştim. Her ne kadar Kürtler ABD’nin son ‘ödül’ kararını beklenmedik bulsalar da bir süredir adım adım ilerleyen süreç, bir noktaya gelmiş durumda. Şimdiden sonra Rojava Kürtlerinin bu karara kızıp ABD askerleriyle devriyeye çıkmaktan vazgeçerek PKK lehine ve ABD aleyhine protesto gösterileri düzenlemelerini beklemiyorsak, iki şeye hazır olmalıyız: Bir, Rojava Kürtleri ABD tarafından PKK’nin halihazırdaki haline sırt dönmeye zorlanacaklardır… İki, PKK yalnızca Rojava Kürtlerinin tutumunu izleyip izlememe yönünde bir ‘kararlaşma’ eşiğinde değil, aynı anlama gelmek üzere ABD’nin İran’a ilişkin politikası bakımından da bir tutum belirleme arifesindedir. Ya halihazırdaki yapısıyla devam ederek daha da Tahran-Şam eksenli ‘sert’ bir politik zeminde yürüyecek ya da bir ‘transformasyon’ geçirecektir. Tüm ihtimallerin Türkiye’deki ‘Kürt sorunu’nu derinden etkileyecek yansımaları olacağı açık…

Uzun lafın kısası: Ortada ‘mesaj’ filan yok, bangır bangır seslendirilerek yürütülen bir ABD politikası var ve yine ortada dönüm noktası sayılabilecek günler var…

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

1 × 1 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla