Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Türkiye, Suriye’de neyin savaşını veriyor?

Mehmet Kobal / Evvela ÅŸu geçeÄŸi belirtmek gerekir. Türkiye 2011 yılından beri islamcı terör örgütlerin pazarını yönetiyor, sözcülüğünü yapıyor. Fakat gelinen aÅŸamada Türkiye’nin Rojava’yı Kürdlerden arındırma ve Suriye’yi islamist paramiliter gruplar üzerinden iÅŸgal etme, yönetme stratejisi çökmüştür. Son bir ayda Türkiye’nin Suriye ve Rojava’daki askeri iÅŸgal noktalarının kuÅŸatılması ve dün itibariyla Ä°dlib yakınındaki Türk Silhalı Kuvvetleri,(TSK) ve Suriye Milli Ordusu, (SMO) grupların bulunduÄŸu ordu merkez binasının, Rus uçaklarıyla havada bombalanarak yerle bir edilmesi Erdogan’in, çok arzuladigi ”ÅŸehit tepesi oluÅŸturuldu…

Türkiye, Suriye'de neyin savaşını veriyor?

Makaleyi PaylaÅŸ

Tunceli bölgesinde gelen mekanize Tugayın konuşlandığı bu bina ordunun ikinci taktik merkez binasıydı. Bu binada bulunan Tugayın ilk bombalamada tümüyle imha edildiği belirtiliyor. Dolayısıyla Türk basının belirtiği gibi öldürülenler 33 değil, 57 asker kesin ve bilanço dahada ağırdır. Çünkü çevreye çok sayıda ceset parçların saçıldığı ve halen enkâz altında cenazelerin olduğu belirtiliyor. Keza yüzlerce yaralının olduğu söyleniyor. Ayrıca öldürülen SMO, mensupları sayılmıyor. Bu ağır darbe karşısında söyleyecek sözü kalmamış olan Erdoğan, suskunluğa gömülmüs gibi görünüyor.

Türkiye’nin, Kuzey Kürdistan ile Batı Kürdistan arasına pro-türk bir islami kuÅŸak oluÅŸturma planını uygulamak için Suriye masasında yer alma savaşını veriyor. Ankara bu vekalet savaşını IŞİD, Heyet Tahrir El Åžam, (HTÅž, El Nusra) Suriye milli ordusu (SMO) üzerinde yürütüyor. Çünkü ErdoÄŸan, Ä°dlib cihatçıların yönetiminde kalırsa ilerde Türkiye’nin 83’üncü vilayeti olacağını ve her iki yakada yoÄŸun olan Kürd nüfusunu dengeleyeceÄŸine inandırılmış. O nedenle Suriye ve Batı Kürdistan iÅŸgali Ä°dlib, Efrin özgülünde bir kör düğüme dönüşmüş. Aslınd ErdoÄŸan’da biliyorki, Halep’ten sonraki alanların ve Ä°dlib çevresinin Esad rejimin kontrolüne geçmesi, Astana anlaÅŸmasının Türkiye üzerinde rejim muhalifleri ve cihatçı grupları tasfiye etme planıdır.

Moskova ve Tahran, her fırsatta ”Türkiye Astana anlaÅŸmasına baÄŸlı kalmalı, ErdoÄŸan verdiÄŸi sözünden durmalıdır” açıklaması bu mutabakata dayanıyor. Türkiye, Rusya ve Ä°ran’a, Rojava’yı (Batı Kürdistan) Suriye merkezi yapısı içinde tutma, siyasi statü tanımama ve Kürd direnişçilerini tasfiye etme karşılığında denetimindeki ÖSO, ÅŸimdi Suriye Milli Ordusu ve HTÅž’de dahil muhalefeti, cihatçı grupları, Astana anlaÅŸması çerçevesinde silahsızlandıracağı ve daha sonra iÅŸlevsizleÅŸtirme, dağıtma sözünü vermiÅŸ. O nedenle TuzaÄŸa düşürüldüklerini tartışan bir çok cihatçı grup, Ankara’nın kendilerini kullanma politikasından dolayı Türkiye savaÅŸ açarlarsa ÅŸaşırmayın. 

Türkiye’nin, Suriye ordusunun aldığı topraklardan Åžubat ayı sonuna kadar geri çekilmediÄŸi takdirde askeri güçle bölgeden çıkartacağını belirtmesi iç kamuoyu için bir aldatma ve boÅŸ bir tehdit salvosu olsada Rusya, Suriye için ıskalanmayacak bir provokasyon olarak okundu.Türkiye, Rusya ve Ä°ran’ın desteÄŸinde olan Esad güçlerine karşı NATO veya ABD’nin kesin onayını, yardımını almadan, (ki çok zor görünüyor) asla fiili bir savaÅŸa kalkışamaz. Batı Kürdistan Savunma Birlikleri, YPG’ye karşı bile Rusya veya ABD’nin onayını almadan iÅŸgale kalkışmayan Türk devleti, Rusya’ya savaÅŸ mı açacak?

Kaldi ki Türkiye herhangi bir devletle fiili bir savaşı sürdürebilecek ve savaş stratejisiyle yönetilebilecek bir ordu kurmaylığına sahip değildir. Sadat çetesinin terfi edildiği ve cihatçı, mafiya grupların rant için cirit attığı Türk ordusu düzenli bir orduya karşı savaş yürütemez.

Kimsenin kimseye güvenmediÄŸi ve herkesin birbirini savaÅŸ alanlarına, sınır bölgelerine yollamakla tehdit ettiÄŸi ve bol maaÅŸlı, torpillilerin açları ve fakir, fukara çocuklarını karın tokluÄŸuna vatan, millet, ÅŸehit yalanlarıyla yönettiÄŸi bir ordu sadece Kürdler gibi devletsiz, ordusuz halklara karşı savasabilir. Türkiye’nin tek kurmayı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın, onsekiz yıllık icraatı ve dokuz yıllık Suriye, Rojava iÅŸgal savaşından nereden nereye geldiÄŸi ortadadır.

Özcesi Ankara’nın kibleyi Moskova’dan Washington’a çevirme taktiÄŸi Batı nezdinde inandırıcı bulunmamakla birlikte kullanılmayacağı anlamına gelmiyor. Türkiye’nin son beÅŸ yılda Suriye ve Libya politikasında Rusya ile görüntü vermesi emperyalist rekabet gereÄŸi sonuçları bir ÅŸekilde yaÅŸanacaktır. Türkiye’nin, Suriye çıkmazı ve askeri noktalarının 27 Åžubat akÅŸamında Ä°dlib’de ağır bombardıman altına alınması nedeniyle yeniden yönünü Avrasyadan Batı’ya dönmesi ve üç haftada üç defa Putin’e heyet göndemesi ve ABD ile Rusya’ya santaj yapma taktiÄŸi Putin cephesinde bir karşılık bulmadı. 

Çünkü Türkiye’nin, Rusya ile S-400 ve Türkakım proje anlaÅŸması, keza Suriye ve Libya’da Rusya karşısında hiçbir alternatifinin kalmamış olması Rusya’ya rica minet tutumuyla iliÅŸkileri sürdürmeye mahkum olmuÅŸtur. Åžu ironiye bakın; Batı Kürdistan sınır bölgesini Türkiye ve islamcı çetelerinin iÅŸgaline açan Rusya, bügün Suriye hava sahasında Türkiye adım attırmıyor. Putin, Suriye Ä°dlib’deki Türk askeri üslerini bombalatmasına raÄŸmen ErdoÄŸan’ın randevu talebebinden kurtulmuyor. Ä°ÅŸte güç olmak böyle bir ÅŸeydir !

Ankara’nin Moskova’ya geri adım attırmak için NATO ve ABD ‘den destek talabinde bulunması karsılıksız kaldı. ABD ve Batı ülkeleri Türk devletinin Suriye, Batı Kürdsitan iÅŸgalini binaen cihatçı terör gruplarını sevk ve idare etmesi, onlarla birlikte Batı ve Kürdlere karşı savaÅŸması, Suriye sığınmacılarını öteden beri Batıya karşı bir ÅŸantaj biçiminde kullanması ve Rusya ile S-400 alış verışı içine girmesini çıkarlarına bir saldırı olarak kabul ediyor. Türkiye’nin yeniden Rusya geri adım attırmak için ABD’ye el açması, NATO yalvarışı ve orduyu bölgeye sürerek fiili savaÅŸ tehdidinde bulunması başından belli yenilginin sonucunu deÄŸiÅŸtirmeyecektir. Çünkü havadan ve karadan Türk ordusunu ve baÄŸlı cihatçı ortaklarını bombalayan Suriye’nin arkasında Ä°ran ve Rusya duruyor.

Türkiye, Rusya ile Ä°dlib krizinden sonra yeniden ABD’ye çarketmesi, Rusya desteÄŸinde ilerleyen rejim güçlerini durdurma amacıyla sınıra yığınak yapma hamlesi ve fiili savaÅŸa hazırlık taktiÄŸi Rusya, Ä°ran ve Suriye için hiçbir caydırıcılığı olmayacaktır. Rusya, Suriye hava sahasını Türk uçaklarına, helikopterlerine tamamiyle kapatmıştır. Ayrıca Rusya savunma Bakanı, cihatçı terör grupları, Türk askerlerin uniformalarını giymiÅŸ ve Türkiye’nin NATO’ya ait ağır silahlarını ve bütün zırhlı araçlarını ordu subaylarıyla birlikte kullanıyor açıklamasında bulunması dikkate deÄŸer bir belirlemedir. O nedenle NATO, Türk ordusunun yıllardır silahli cihatçı gruplarla hertürlü karanlık iliÅŸki içinde olmasını sesizlik içinde izlemesi ve Türkiye üzerinden onları sevk ve idare etmede pay sahibi deÄŸilse sesizliÄŸini bozmalıdır.

Türkiye S-400 leri almakla Rusya’yı arkalayacağını, Suriye için Rusya ve Ä°ran’a verdiÄŸi taahhütlere es geçileceÄŸine inandı. Oysa Putin, ABD ve Batıya askeri ekonomik olarak gübekten baÄŸlı olan ve Avarasya cephesiyle ciddi bir ekonomik ve askeri isbirliÄŸi bulunmayan Türkiye ile bölge ve genel çıkarlar bazında uzun bir müttefik olunmayacağı muhasebesini yapmıştı. ErdoÄŸan rejimi, üç milyara mal olan ve aktive edilmesi için Rus teknisiyenlerine ihtiyaç duyan S-400 projesiyle Rusya’ya baÄŸlanınca, Moskova yönetimini kendine baÄŸladığını zanetti. Türkiye son Ä°dlib saldırısıyla Rusya’dan unutamayacağı bir ders aldı. Ankara, öyle bir ÅŸamar yediki kendine gelir gelmez Putin’den randevu talebinde bulundu. ErdoÄŸan bundan sonra Rusya’ya ”bir gece ansızın gelebiliriz” ÅŸarkısını Kürdlere söylediÄŸi rahatlıkta söylemeyeceÄŸini anlamış olmalıdır.

Sonuç olarak Putin ErdoÄŸan’ın silahlı cihatçılarla iÅŸbirliÄŸini kullanarak 2016’ya kadar kontrol dışı olan ve cihatçıların kalesi kabul edilen Helep ve çevresini Cerablus, Ezaz ve Efrin gibi Batı Kürdistan sınır bölgesini Türk iÅŸgaline açma karşılığında kontrölüne almıştı. Böylece Türkiye’ ve cihatçıların elinde bulunan önemli bir kozu devre dışı bırakmıştı. O nedenle Halep’in düşmesi ErdoÄŸan ve cihatçlar için ağır bir darbe olmuÅŸtu. 2019’un ilk aylarından bu yana Türkiye ve kontrölündeki islamcı grupların iÅŸgal ettiÄŸi alan bir hayli daraldı. Ankara rejimi, içerde özellikle Kürdlere karşı kullandığı bu cihatçıları, 2016’daki sınır ötesi operasyonlardada kullanmıştı. Benzer grupları Sadat timleriyle birlikte Libya operasyonlarından Hefter güçlerine karşıda kullanıyor.

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

4 × 2 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla