Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Referandum ve asıl kazanç

Ortadoğu ve özellikle Kürtler bahsinde her biri birer cehalet abidesi olan Türk yazar-çizerleri, bazen ve mecburiyetten, çoğunlukla da paşababalarını/resmiyet dünyasını değişik kelimelerle tekrar etme isteğiyle, Ortadoğu ve Kürtler hakkında (bile) inciler saçabiliyorlar. Güney Kürdistan’da yapılan bağımsızlık oylaması sonrası meşhur kelepçe (şimdilik Şam önemli ölçüde devre dışı; Tahran-Ankara-Bağdat muhabbeti yani) yeniden çalıştırılırken, Türk kalemşörlerin çoğu gelişmeleri “Barzani kaybetti”, “Kürtler geriledi” gibilerinden okuyor. Aslında buna ‘okuma’ da denmez; birer özlem…  Çünkü, ‘bölge’yi okuyabilmeleri için, önce verili cehaletlerinden azbuçuk çıkabilmeleri lazım.

Bilen bilir: Güney Kürdistan’a yağmur yağdığında, Bağdat’ta ve Basra’da şükür namazı kılan epey Arap vardır; boşverin Kerkük petrolünü filan, Irak Araplarının içtikleri su Kürdistan’dan gelir…

Yine bilen bilir: Kimi cahil Türk solcularının zannettiğinin aksine, Güney Kürdistan’a özgürlük  ‘ABD emperyalizmi tarafından altın tepside’ sunulmamıştır. Daha Baas öncesinden bile ve hep, Kürtler Bağdat’la savaşmış, son Baas lideri Saddam’a ise uzun hakimiyet yıllarını adeta zehir etmişlerdir. Saddam’ın daha devlet başkanı olmadan ipleri eline aldığı 70’li yılların başından 2003 baharına kadar, Saddam Hüseyin’in uykusuz gecelerinin asıl müsebbibi Kürtler olmuştur. Bilen bilir: Bugünün Bağdat hakimi Şii Kürtler, Saddam’dan kurtulmak istedikleri uzun yıllar boyunca Kürtleri hayranlıkla izlemek dışında çok da taş atıp kollarını yoran taraf olmamışlardır ya da olamamışlardır…

‘Bilen bilir’ derken, en iyi bilen de Bağdat’tır: Şii Arapların tarihsel bilinçaltı, bu tarihi ve o tarihin baskın aktörünü unutmaz…  Uluslararası gündeme bir iki kelimeyle bile olsa gelemedikleri onca yıl Kürtler, bir diktatöre karşı savaştılar ve sonunda ABD’nin planlarında (da) hesaba alınması gereken bir güç haline gelip kısmi özgürlüklerine kavuştular; yalnız liderleri değil, tüm Şii Arap halkı bu cümlenin anlattığı hakkı teslim etmeleri gerektiğini çok iyi bilirler…

İşin özeti ise şu: Bağdat, 25 Eylül 2017’yi, asıl olarak tarihi hatırlattığı için, asla unutmayacaktır ve bu nedenle şimdilerde tartışılan bir dizi konuda geri adım atacaktır; çünkü 25 Eylül, Bağdat’ın tarihsel korkularını depreştirmiştir. Eğer illa bir kazanandan söz edecek olursak, Bağdat’a o koca kavga tarihini hatırlatan ve Kürtlersiz bir Irak’ın ne menem bir şey olacağının ipuçlarını veren Kürtler, asıl kazanandır. Gerisi iki adım ileri bir adım geri taktikleridir ve güncelliğin konuları uzun vadede önemsizdir. 

Unutmadan, bir de şu var: Aslında Tahran demek olan şimdiki Bağdat’ın, mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya benzer atıp-tutmalarının ete kemiğe bürüneceğine inanan varsa, ya sayı saymasını bilmiyordur, ya hiç dayak yememiştir ya da Washington’u Ortadoğu’da hepten  seyirci sanıyordur. Ve galiba üçü bir aradadır…

Zeynel Abidin Kızılyaprak

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

12 − 6 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla