Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Said Elçi

….”Said Elçi 1925 yılında Bingöl’ün Zeynep köyünde dünyaya geldi. Elçi ailesinin önde gelenlerinden Züfer Bey’in oğludur. Said Elçi ilkokulu Bingöl’de bitirdikten sonra, babasının onay vermemesine rağmen ortaokulu okumak üzere Erzurum’a gitme teşebbüsünde bulunur. Ancak babasının haber alması üzerine kasasına saklandığı kamyondan çıkarılarak Erzurum’a gitmesi engellenir. Okumaya çok meraklı olan Said Elçi’nin okul macerası böylelikle son bulur. O dönem Kurdistan’da okuryazar oranının %1 olduğu göz önünde bulundurulursa Said Elçi’nin ilkokulu bitirmesi de bir şanstır.

İleriki yıllarda (1950lerde) Said Elçi İstanbul’a giderek Asar-ı İlmiyye kütüphanesinde çalışmaya başlar. Kütüphanedeki çalışma yılları Said Elçi’nin okuma açlığını gidermesi için iyi bir fırsat olur. Bu arada kendi kabiliyet ve imkânlarıyla muhasebeciliği de öğrenir. Bir taraftan muhasebecilik mesleğini icra edip geçimini sağlarken diğer taraftan da İstanbul’daki Kürt aydınları ve üniversite öğrencileriyle diyalogunu geliştirir. O dönemin Kürt aydınlarından Ziya Şerefhanoğlu’nun yurtsever milliyetçi düşüncelerinden etkilenir.

Said Elçi 1954’te Bingöl’de DP il başkanlığı yaparken Cumhurbaşkanı Celal Bayar seçim gezisi nedeniyle Bingöl’e uğrar. Said Elçi kürsüye çıkarak ateşli bir konuşma yapar. Kürsüden indikten sonra Celal Bayar Said Elçi’yi tebrik ederek hangi üniversiteyi bitirdiğini sorar. Said elçi de Cumhurbaşkanına şu cevabı verir: “Sen benim memleketimde kaç tane üniversite yaptın ki ben üniversite bitireyim. Anamın çorbası ile ancak ilkokulu bitirebilmişim. Cumhurbaşkanı Celal Bayar beklemediği bu tepkinin karşısında şaşkınlık geçirir ve bundan sonra Said Elçi’yi “kindar Kürt” olarak tanımlar. 1959’da yapılan 49’lar operasyonunda, Celal Bayar kindar Kürdün de aralarında olup olmadığını merak edip sorar.

Said Elçi 49’lar davasının en önemli tutuklularından biriydi. Tüberküloz hastası olmasına rağmen çağdışı zindan koşullarında onurlu tavrından hiç taviz vermedi. Zindanda kan kustuğu ve sıtma hastalığına yakalandığı bir sırada zindanı denetlemeye gelen Türk general Kemal Binatlı’dan bir battaniye ister. Kemal Binatlı battaniye vermediği gibi hepiniz burada öleceksiniz diye tehdit eder. Said Elçi hemen paşaya dönerek: “Paşa, paşa merak etme dün gece Azrail buraya geldi, sizin zulmünüzü Azrail’e anlattım ve Azrail de bana söz verdi, zulmünüz sürdüğü müddetçe canımı almayacaktır.” der. 129 gün kaldığı hücrede sağlığı el vermediği halde gösterdiği dirençle herkesin takdirini kazandı. Ayrıca 49’lar Davası’nda yaptığı ateşli savunmalar kulaktan kulağa yayılarak, onu Kürt direnişçiler arasında farklı bir konuma getirdi.

1963’te 21 Mayıs olayları nedeniyle ilan edilen sıkıyönetim idaresi, Ziya Şerefhanoğlu ile birlikte çıkaracakları Rêya Rast dergisi girişimini engelledi ve Said Elçi 22 arkadaşıyla birlikte tekrar tutuklandı.

1964’te hapisten çıktıktan sonra Diyarbakır’a yerleşen Elçi, bir taraftan muhasebecilik yaparken diğer taraftan da yeni politik faaliyetlerini hızlandırdı.1938 kırılma noktasından sonra, ilk kez ciddi anlamda illegal Kurdistani bir parti kurma hazırlıklarına başladı. Parti kurma fikrinde, doktor Nurettin Zaza ve Şeyh Said’in katibi Fehmi Bilal’dan etkilendiği söylenir. Elçi, parti kurma fikrini bazı Kürt aydınlarına götürür ve ona verilen cevapta: “Said sen aklını mı kaçırdın, bize diyorsun illegal Kurdistani bir parti kuralım!” Said söz konusu aydınlara bu tavrı üzerine verdiği cevapta: “Ben Diyarbakır’ın hamallarıyla da olsa bu partiyi kuracağım” diye kararlılığını gösterir.

Nihayet 11 Temmuz 1965 günü Diyarbakır’daki Gazi Köşkü’nde beş arkadaşı ile beraber toplanarak Türkiye Kurdistan Demokrat Partisi’ni kurarlar. İlk başta parti kurma fikrine tam hazır olmayan avukat Faik Bucak’a yeniden gidilir. Tüm parti kurucuları ve Fehmi Bilal’ında ısrarlarıyla Faik Bucak ikna edilerek parti genel başkanlığına getirilir. Faik Bucak’ın avukat olması, tecrübeleri ve entelektüel yapısı parti genel başkanlığına getirilmesi için yeterli sebeplerdi. Ne var ki Faik Bucak’ın genel başkanlığı ancak 11 ay sürebildi. Aşiret içi çatışmayla başlayan trajik olaylardan sonra, derin devletin de sinsice müdahil olduğu bir takım gelişmeler sonucu Faik Bucak 4 Temmuz 1966 günü silahlı saldırıya uğradı. Yaralı bir şekilde Urfa Devlet Hastanesine kaldırılan ve yapılan ilk müdahaleden sonra hayati tehlikeyi atlatan Faik Bucak, ertesi günün sabahı hastane odasında beklenmedik bir şekilde hayata veda etti. Faik Bucak’ın şehit edilmesinden sonra partinin liderliğini Said Elçi üstlenir. Bir taraftan parti örgütlenmesi hızlandırılırken diğer tarafta 1967’de “Doğu Mitingleri” adı altında Kürdistan’ın birçok il ve ilçesinde on binlerin katıldığı kitlesel gösteriler düzenlenir. Bu mitinglerin en ateşli hatibi yine Said Elçi olur. Miting alanlarında yaptığı konuşmalarla usta bir hatip olduğunu ispatlamanın yanında Kürt milletinin gönlünde de taht kurar. Bu mitinglerden sonra, Said Elçi’nin ismi Kürtler arasında dilden dile dolaşır.

19 Ocak 1968 günü TKDP’ye karşı geniş bir operasyon başlattı. Said Elçi ile beraber 16 TKDP yöneticisi ve üyesi gözaltına alındı. soruşturmanın sonucunda 11 tutuklu ve 5’i de tutuksuz olmak üzere 16 kişilik ünlü TKDP Antalya Davası başladı. Olay mahalli Diyarbakır ve çevresi olmasına rağmen güvenlik gerekçesiyle dava Antalya’ya taşındı. Antalya ağır ceza mahkemesinde yapılan duruşmalarda Said Elçi, davasını ve partisini hararetli bir şekilde savunur. Said’in uzun ve etkili konuşmasına tahammül edemeyen mahkeme başkanı “yeter Said yeter artık bizi de etkilemeye başladın” der. Said de hemen mahkeme başkanına dönerek “bu sözünü de zapta geçir hakim bey” der.

Said Elçi 49’lar davasından beri tanıştığı doktor Said Kırmızıtoprak (doktor Şivan) o dönemde Isparta da doktor olarak çalışmakta olup Said elçi ve arkadaşlarını sık sık ziyaret eder ve iyi bir dayanışma örneği gösterir. Said Elçi’nin ateşli ve uzun bir savunma yaptığı duruşmada da Dr. Şivan dinleyiciler arasında bulunmaktadır. Duruşmanın sonucunda Said Elçi’ye yaklaşarak “Said ağabey, sen bizim onurumuz ve şerefimizsin” diye seslenir.

Hapishanedeki süreç iki Said’i birbirine yaklaştırır. 1969’da Antalya davası tutukluları tahliye olduktan sonra Dr Şivan, Said Elçi’ye bir öneri getirir; Güney Kurdistan’da Mele Mıstefa Barzani önderliğinde gelişen Kürt kurtuluş hareketine bir doktor olarak katkı sunmak, TKDP’nin de gelecekteki mücadelesi için bir alt yapı oluşturma amacıyla güneye gitmek istediğini söyler. Said Elçi Dr. Şivan’ın bu önerisine olumlu cevap verir. Dr. Şivan

IKDP, Behdinan bölgesindeki Bamerni mıntıkasında onlara bir karargah tesis eder. Dr Şivan gençliğinin verdiği dinamizm ve enerjiyle bir taraftan güneydeki devrim kuvvetlerine doktorluk hizmetlerini sürdürürken diğer taraftan da kuzeyden etrafına önemli bir kadro biriktirir.

Dr Şivan kısa süre içinde Behdinan bölgesindeki IKDP yöneticilerine kendini sevdirir. Çünkü doktorun arkasında kuzeyden güçlü bir lojistik destek var. Dr. Şivan’ın talep ettiği tıbbi malzeme ve benzeri gereçler yeterince karşılanmakta, bu gereçler de güneydeki devrim kuvvetlerinin ihtiyaçları için büyük önem taşımaktadır. Bu realite Şıvan’nın politik yetenekleriyle birleşince, popülaritesinin güçlenmemesi için bir neden kalmamaktadır..

Said Elçi ve bazı arkadaşları kendini ele vermez bazı parti yönetici ve üyeleri tutuklanır. Said Elçi bir süre sonra Mıhemedê Begê adlı parti üyesini de yanına alarak Nusaybin’den Suriye’ye geçer. Suriye’de Cigerxwin, Hemîdê Haci Derwêş, Kenanê Egîd gibi Kürt yurtseverlerine misafir olur. Bir süre sonra da Suriye’den Zaxo’ya geçer. Zaxoya geçmekteki amacı; Türkiye’de ağırlaşan politik ortamdan yani tutuklanmaktan kurtulmaktır.”

Güney Kürdistan’da, iki Said dört arkadaşıyla birlikte öldürüldüler. Bu olayın tartışması 45 yıldır Kürtler arasında tartışılmakta, ama henüz kesin, net bir sonuç ortaya çıkmamıştır. Her iki Said’in ve arkadaşlarının mezarları yoktur. Said Elçi’in oğlu Fuat, kendi babasının, Said Kırmızıtoprak’ın oğlu Dara, kendi babasının mezarını ziyaret edememektedir.
Umarız bir gün adaletli bir Kürt yöneticisi, Kürdistan halkına gerçeği izah eder ve Güney Kürdistanda İki Said’in anıt mezarları yapılır. Bizler de oğullarıyla birlikte gider, ziyaret eder milli bir ruhla birbirimize sarılırız.

Mehmet KONUK’ın uzun yazısından derleme.

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

two × two =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla