Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Allah’ın Ülkesi Kürdistan

İbrahim Halil Baran / 17. Yüzyıl seyyahlarından Polonyalı Simeon, Fırat’tan bir gece vakti geçince yıldızların suya vuran şavkı için “Tanrı’nın kızları Kürdistan’da yere inmişti” der. Ağrı Dağı’na ilk tam tırmanışı 1829’da gerçekleştiren R. Parrot, “Tanrı’nın azameti bu dağ ile yerde göründü” diyor.

Cudi Dağı’na inen Nuh’un gemisi ve tufan, bütün bir anlatı tarihinin en büyük efsanesidir ve kurtarıcı olan ilahi ferman burada yeniden başlayan hayatın filizidir. Güvercin Navus’un ağzındaki zeytin ağacının dalı, yeryüzündeki cennetin, Kürdistan’ın varlığının habercisidir.

Gılgamış’ta, yedi dağın içinde sedir ormanlarıyla kaplı Kürdistan’ın adı bir varyantta Tanrının Ülkesi iken bir diğerinde Ölümsüzlük Ülkesi’dir ve ölüm de ölmemek için burada saklanmıştır.

Memê Alan’ın Berazî varyantında Allah’ın katından üç peri kızı, güvercin postları giyerek devler ülkesinin başkenti Cizîra Boxtan’a inerler. Aşk ve Allah, Kürdistan’ın mağribinde bir araya gelirler ve sevgililer üzerine yağarlar.

Babil hükümdarı Boxtanlı Nasır (Buxtunnasır, Buxt-i Nassar, Nabukadnazzar), uzak düştüğü ülkesine benzesin diye asma bahçeleri ve içindeki güzellerle bir cennet kurmak istedi. Melayê Cizîrî,  “Gulê baxê Îremê Bohtan im / Şebçeraxê şevê Kurdistan im” (Botan’ın İrem Bağı’nın gülüyüm, Kürdistan gecesinin şebçerağıyım) derken devlet sarayı olan Birca Belek’in hasbahçesi Îrem’den değil, muadili Allah’ın cenneti olan, Kürdistan’dan bahsediyordu.

Yaklaşık yirmi yıl önce Piranşar’dan yola çıkmış, kötü bir yoldan Hecî Umeran’a geçiyorduk. Soğuk bir Kürdistan sonbaharıydı. Bir şarkı vardı araba teybinde. 90’lık bir kaset, arkalı önlü hep aynı şarkı. Yılan gibi kıvrılan yollardan, derin uçurumlardan sonra Çoman’a ve oradan Soran’a inerken, çok sonraları Hani Muctehidi olduğunu öğrendiğim o ses, şehri için söylediği şarkıda “Ey Kürdistan’ın gelini, melekler durup dinlenir senin göğünde” diyordu.

Çıkmıyor aklımdan. Ama öncesi var.

Ülkemizdeki efsunî hakikat şiirden ötedir. Hakkâri dağlarından Herkî bir rehberle Mizûrî ve Berojî mıntıkasına geçerken bedenimi saran halden nutkum tutulmuştu. Ruyizemin, toprağı ve taşıyla sonsuz ruha ulaşmak için göğe kubbeler şeklinde yükselmişti. Nefesimin kesildiği her an, suskunluğumu içimden kopan bir dize bozdu: “Kim olduğunu unutmasın diye Allah, Kürdistan’ın kalbine dağları koydu.”

Çünkü “Allah” fikri Kürdistan’da doğmuştur.

Tektanrıcılık, Kürdistan’dan İbrahim aracılığıyla güneye taşındığında bu, salt bir mit üretme girişimi değil, bütün varidatı açıklamaya çalışan (ve yeten) bir fikrin sonucuydu: O, vardı. Kelam (söz-logos) onunla var oldu. Ol dedi ve önce ışık, sonra su var oldu. Sonra suların arasından yükselttiği bir kubbeyle Kürdistan’ın dağlarını var etti ve suları sulardan ayırdı (Tekvin, Bab 1, ayet 6).

Bu şairane döngü, durup dinlenmeden çıkıyor önümüze: Allah fikri Kürdistan’da doğdu, o fikir Kürdistan’ı merkeze koydu. Sami göçlerinin ardındaki motive edici fikir Kürdistan’ı her ne kadar perişan etmişse de çok kıymetlidir: Çöl Arapları’nın masallarındaki cennet, kuzeyde ve Kürdistan’daki tarım alanlarının arasındadır ve tanrı Kürt dağlarının tepesinde oturmaktadır.

Tevrat’taki kutsal nehirler Kürdistan’dadır: Pişon (Kızılırmak veya Munzur), Gihon(Ceyhun veya Aras), Dicle ve Fırat. Kuran’da cennet, altından ırmakların aktığı bir yerdir (Bkz: Bakara Suresi).

Necm Suresi’nde de bahsedilen ve peygamberin Miraç’ta gittiği makamlardan Cebrail’in makamı olan Sidretül Münteha’da topuklarını bastığı yerden Fırat ve Dicle akar. İslam tasavvufunda bunlar ikisi zahir ikisi batın olmak üzere dört nehir olurlar, tıpkı Tevrat’taki gibi. İlginç olan bu anlatıda Sidre ağacının isminin bu kadar net korunmuş olmasıdır zira Gılgamış’ta Kürdistan sedir ormanlarıyla kaplıdır ve Sidretül Münteha’nın çevirisi “sonsuzluktaki sedir ağaçları”dır. Arapça lehçelerinde Sidre isminin aynı zamanda kiraz ve zeytin ağacı anlamlarına da geldiğini belirtmekte fayda var, çünkü buradaki gönderme bizi Nuh’un zeytin ağacına da götürür.

Bu literatür bu yazıya sığmayacak kadar geniştir ama hatırlatılmalı ki François Xavier Lovat’ın harika fotoğraflarla yansıttığı coğrafyamız ve dağlarımıza dair kitabının isminin Kurdistan: Land of God / Kürdsitan: Allah’ın Ülkesi olması da Der Spiegel’in kapak yaptığı Girê Miraza (Göbeklitepe) ile ilgili haberi “Adem ile Havva’nın cenneti bulundu” olarak vermesi de bu literatürün günümüzdeki devamıdırlar.

Kürdistan 24 ten alınma

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

four + 1 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla