Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

12 Eylül Ve Diyarbakır Zindanı

 Selim Çürükkaya: 12 Eyül 1980 Askeri darbesinden hemen sonra, Diyarbakır Zindanı bir askeri işkencehaneye çevrildi. 7. Kolordu komutanı, Konrgerilla’nın şefi Kemal Yamak’tı. Kıbrıs’ta Rumları kesmekte uzmanlaşmıştı. Onun ekibinden Binbaş Birol Şen ile Yüzbaşı Esat Okatay Yıldıran cezaevi sorumlularıydı. Bu cezaevinde korkunç işkenceler yapıldı. Ben bu işkence yöntemlerini “12 Eylül Karanlığında Diyarbakır Şafağı” adlı iki ciltlik kitabımda çok detaylı olarak yazdım.  Daha öncesi var. Bu işkence yöntemlerini 1984 yılında bir pelur kağıdına yazıp, küçücük bir paket halinde sarmıştım. Türk basını 1984 tarihinde cezaevinin  içine alındı. 35. koğuşta basın toplantısı düzenledik. İşte o esnada yazdığım 33 işkence yöndeminin yazılı olduğu pusulayı bir gazetecinin cebindeki eline, kimselere çaktırmadan verebildim. Daha sonra “Bu kalp seni unuturmu” televizyon dizisinin sahnesi oldu bu eylemim.

“12 Eylül Karanlığında Diyarbakır Şafağı”nın basılmamış halini  yanımda tutuklu olarak kaldığından dolayı okuyan, Zülfükar Tak, işkence yöntemlerini karakalem ile çizdi. Bu çizimler “12 Eylül karanlığında Diyarbakır Şafağı” adlı kitabımın arka kısmına konuldu. Bu gün12 Eylül ve ben tekrar o günleri hatırladım. İsterimki sizde bakasınız vede okuyasınız, biz Kürtlerin hangi cehennemden geçtiğini bilesiziniz. Şair Ahmed Arif in deyimi ile “Vurun ulan vurun ben kolay ölmem….. Diyesiniz……

 

Manşetteki resim: Polis sorgusundan sonra tutuklanıp cezaevine getirilen tutukluların iradelerini kırıp teslim almak için Diyarbakır cezaevinde yapılan ilk uygulama; “HOŞGELDİN TÖRENİ”

Tutuklulara “kule ol emri” verilir. Altı kişi birbirlerinin omuzlarından tutarak bir daire oluşturulur. Altı kişi bırınci daireyi oluşturanların omuzuna çıkarak ikinci daire olur. Altı kişi ikinci dairenin üzerinde üçüncü daireyi yapar. Gardiyan “kule yıkıl” der demez herkes bir ölü gibi kendisini bırakıp beton zemine çakılır. Gardiyan “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” der. Bu oyun bu günlük biter.

Bir koğuşta kalan 40, 50, 100 Tutuklu “Koca tepe ol!”emr ile üst üste bindirilir. Atatürk’ün Kocatepe’ye çıkışı canlandırılır. Ve en üstteki tutuklu on kıta istiklal marşını okuyunca “Koca tepe dağıl” emri ile tepe dağlır.

KANTAR. Havalandırmaya çıkarılan tutuklulardan en iri ve güçlüsü gardiyan tarafından kantar olmakla görevlendirilir. Kantar görevini yapan tutuklu sırasıyla gelip önünde sırt üstü uzanan tutukluyu cinsel organından tutarak havaya kaldırmaya çalışır ve o kaldırma esnasında gardiyana dönerek “falan kişi bu kadar kiloyla emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım” diye tekmil verir.

KERVAN. Askeri eğitim için havalandırmaya çıkarılan tutuklulardan kervan oluşturulur. Kervan dört kategoriye bölünür a)deve, b)insan, c)eşek, d)köpek. Eşek önde kervana yol gösterr, develerine binmiş tutuklular eşeğin ardında yürür, topal köpekte onları izler yol bir daire ve sonsuzdur. Ne zaman ara verileceği gardiyanın emrine bağlıdır.

KUYRUKLU KÜRT. Bir koğuşun tüm tutukluları havalandırmaya alınır. Bir tutuklu bunların arasından seçilir. Diğer tutukluların yüzleri duvara emirle çevrilir. Seçilen tutuklu çırıl çıplak soyundurularak Sıvı yağla yağlanmış jop  makatına sokulur. Ardından “dik dur”  komutu verilir. Jopun dışarıda kalan kısmı kuyruğu andırmaktadır. Yüzleri duvara çevrilen tutuklulara “geri dön” komutu verilir. Tutuklular resimde görüldüğü gibi bir manzara ile karşılaşınca, İç Güvenlik Amira Esat Oktay Yıldıran sorar: “Bu kim lan?” tutuklular bu durum karşısında sessiz kalınca: “İşte oğlum kuyruklu Kürt dediğimiz budur” der. (Resmin alt köşesinde görülen kişi D.Bakır cezaevindeki vahşetin mimarı olarak tarihe geçen Esat Oktay Yıldıran’dır).

Teslim alınıp koğuşlara götürülen tutukların ihanete gitmeleri için işkenceler en üst boyutta uygulanmıştır. “Ya bok ya da kuzu” işkencesi en çarpıcı işkence yöntemlerinden birisidir. Havalandırmaya çıkarılan tutukların ellerine birer servis tabağı verilerek kapağı açılan foseptik çukurunun önünde sıraya dizdirilir. Herkes foseptik çukurunda birikmiş insan dışkısını tabaklarına koyup yemek zorundadır. Bunu yapmayan tutuklular ise üstüne “kuzu yazdıkları kalas ve sopalarla dövülerek işkenceye tabi tutulurlar.

Havalandırmaya çıkarılan tutukluların elbiselerinin alt kısmı çıkartılır.”Domal” emriyle domaltılır.  O pozisyonda tutukluların makatına birer sigara yerleştirilerek yakılır, sigara bitinceye kadar o pozisyonda tutuklulara havalandırma turu attırılır.

RANZA ALTI. Koğuşta bulunan onlarca tutukluya aynı anda, keresteden yapılmış ranzaların altına girmeleri için “ranza altı ol” emri verilir. Can havliyle kendilerini ranzaların altına atmaya çalışan tutukluların dışarıda kalan yerlerine üzerinde “koçum benim”, “kuzu”, “yavrum ye beni”, “okşa beni”, “kara bela” gibi ifadeler bulunan kalas ve sopalarla işkence edilir.

PASPAS. Onlarca metre uzunluğundaki ana maltada kilolarca deterjan suyla karıştırılarak köpük haline getirilir ve dört tutuklu sırt üstü bu köpüğün içinde yere yatırılır. Dört tutuklu da yere uzanan tutukluların ayaklarından çekerek maltayı baştan başa dolaştırılıp temizlik yapmaya çalışır.

Tutuklular baş aşağı pozisyonda, ayaklarından biri merdiven parmaklıklarına diğeri de kapı mazgalına zincirlerle bağlanarak gerdirilir, gerdirilen tutukluya gardiyanlar tarafından üzerinde “okşa beni” yazısı olan kalaslarla işkence yapılır.

PROVA. Gece yarısı yataklarından kaldırılan tutuklular teker teker kapı dibinde kurulan masanın önüne getirilir. Tutukluya Diyarbakır askeri mahkemesinin hazırlamış olduğu dava iddianamesinde yazılı olan suçu okunduktan sonra merdiven parmaklıklarına bağladıkları ipi boyunlarına geçirmek için boş meyve sandıklarının üstüne çıkarılır, gardiyanlardan birinin boş kasaları tekmelemesiyle birlikte tutuklu ipte asılı kalır. Kapı mazgalından bakan “Minik Asteğmen”in işaretiyle asılı olan tutuklu ipten kurtarılır.

Görüş sırasında hem tutuklular hem de ziyarete gelen aileleri her iki taraftan gardiyanlar tarafından denetlenir ve tartaklanır. Kürtçe konuşmak kesinlikle yasaktır. Yan duvarda “Türkçe Konuş Çok Konuş” yazısı vardır.

Mahkeme salonunun cezaevi koğuşu ya da havalandırmasından tek farkı tutukluların mahkeme salonunda oturarak işkence görmesidir.

1981 ölüm orucu, 45 gün sürdü. Ali Erek bu eylemde işkence edilerek katledildi.

DÖRTLERİN EYLEMİ. Necmi Öner, Ferhat Kurtay, Mahmut Zengin ve Eşref Anyık işkneceleri protesto ederek kendilerini 18 mayıs 1982 gğnğ yakltılar.

MAZLUM DOĞAN’IN NEWROZU 21 Mart 1981 Günü kaldığı hücresinde  işkenceleri protesto etmek için kendisini astı ve zulme karşı direnişin pimini çekmiş oldu.

1983 Eylül direnişi, 5 Eylül 1983 günü Diyarbakır cezaevinde “Kahrolsun sömürgecilik” sloganı atıldı. Bütün koğuşlarda kalan yaklaşık 3000 tutuklu aynı anda “kahrolsun sömürgecilik” dedi 600 kişi ölüm orucuna girdi ve Diyarbakır cezaevindeki zulüm düzeni darmadağın oldu.

1984 ocak direnişi, sinema salonunda tektip elbise giydirme işkencesi. 1984 lerde tekra tutuklular üzerinde baskı kurmak isteyen idare tutuklulara “tek tip elbise” giydirmeye çelıştı. eskiyi geri getirmek mümkün değildi.

YILMAZ DEMİR’in 1984 direnişinde kendisini astığı yerde “Özgürlük için savaşmayana özgürlükçü denmez” ibaresiyle sona eren bir not bırakmıştı.

1984 Ocak direnişini kırmak için kapıdan giremedikleri için çatıdan saldıran askere karşı tutukluların sergiledikleri kahramanca direniş.1984 Ocak direnişi boyunca NECMETTİN BÜYÜKKAYA, ORHAN KESKİN, CEMAL ARAT, YILMAZ DEMİR, REMZİ AYTÜRK isimli tutuklular yaşamlarını yitirdi.

Hücrede (35.koğuş) 1984 ocak direnişi ve bu direnişe tazyikli suyla yapılan müdahale.

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

one × two =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla