Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Güvercin Tillerson gitti, Şahin Pompeo geldi

13 Mart sabahı, Washington, henüz güne başladığı saatlerde Başkan Donald Trump’ın attığı bir tweet ile silkelendi. Trump, attığı tweet ile Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ı değiştirdiğini ve yerine CIA Direktörü Mike Pompeo’yu getirdiğini ilan ediyordu.

Tillerson son birkaç gündür Afrika gezisinde idi ama dün gezisini yarıda keserek ABD’ye döndüğü haberleri ajanslara düşmüş, bunun nedeninin ne olduğu sorulmaya başlanmıştı.

Kamu diplomasisinden sorumlu Steve Goldstein ise yaptığı ve ABD Dışişleri Bakanlığı Basın bürosu tarafından gazetecilere gönderilen açıklamada, bu değişiklikten Tillerson’ın haberdar olmadığı, dahası kendisinin Trump ile bir görüşme dahi gerçekleştirmediğini açıklıyordu. Görünen o ki Tillerson’a Afrika’dan Washington’a dönüşü emredilmiş ama bunun nedeni açıklanmamış, Tillerson da herkes gibi görevden kovuluşunu tweet mesajları ile öğrenmişti.

Anlaşılan o ki Tillerson bir şekilde bardağı taşıran son damlayı akıtmıştı. Bunun şimdilik ne olduğu bilinmiyor ama Ekim ayından beri Tillerson’ın gidip yerine Pompeo’nun geleceği Washington’da konuşuluyordu. Trump’ın yaptığı açıklamada ise, Tillerson ile özellikle İran politikasında anlaşamadığı, bir başka deyişle Tillerson’ı yeterince şahin görmediği anlaşılıyordu.

ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’ın gidişinin Türkiye-ABD ilişkilerine doğrudan sonuçları olacak.

Bilindiği gibi Tillerson, son Ankara ziyaretinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 3.5 saate yaklaşan o ünlü görüşmesi sonrasında, iki ülkenin 3 çalışma grubu kurmasında anlaşılmıştı. Ünlü diyoruz çünkü o toplantıya Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun tercüman olarak katılmasından başka Tillerson yanına başka hiç kimseyi almadan yalnız o toplantıyı yapması tepkilere neden olmuştu.

Tillerson’ın üstünde anlaştığı o üçlü çalışma grubunun artık geleceği meçhul. Devam edip, etmeyeceği de. Hatta Tillerson ile Türk tarafı o toplantıda tam olarak ne konuştu o dahi bilinmeyecek artık zira o toplantıda not da tutulmadığı yansımıştı.

Tillerson bu üçlü görüşme sonrasında Çavuşoğlu ile görüşmüş ve sonrasındaki basın toplantısında, Menbiç konusunda ABD’nin Türkiye’ye geçmişte vermiş olduğu sözü hatırlatmıştı. O söz, Obama döneminde, zamanın Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Menbiç’ten YPG güçlerinin ayrılacağı sözü idi. Bu Ankara için çok iyi bir haberdi zira Pentagon’u temsil eden Koalisyon güçlerinin komutanları, tam aksine, Tillerson’ın Ankara’ya gitmesinden sadece birkaç gün önce Menbiç’e giderek, ABD kuvvetlerinin ve desteklediği Kürt kuvvetleri YPG’nin bu şehirden çıkmayacağını açıkça ilan etmişlerdi.

Ortada Pentagon ve ABD Dışişleri Bakanlığının açıkça bir yarılma yaşaması görülmüştü.

Bazı Washington gözlemcileri, Tillerson’ın Ankara’da verdiği sözlerin Beyaz Saray ve Pentagon’un çizgisi ile uyuşmadığını anlatıyordu sıkça.

‘Etkisiz’ olarak tanımlanan Tillerson’ın, ‘çizgileri aştığı’ ve kendi başına bir Türkiye ve bağlantılı olarak Suriye politikası izlediği de konuşuluyordu.

Ankara’da üzerinde anlaşılan 3 çalışma grubu Irak, Suriye ve Fethullah Gülen’in iadesi üzerine olacaktı.

Bu çalışma grupları ilk kez geçtiğimiz hafta perşembe ve cuma günleri Washington’da toplandılar. Bu toplantılar ile ilgili Türk tarafı çok umutlu idi. Bazı Türk gazetecilere konuştuğu görülen Türk tarafı, Menbiç üzerine ABD tarafı ile anlaşıldığı ve Afrin’in bu görüşmelerde mevzu bahis olmadığını anlatırken, diğer taraftan Salı günü, yani Tillerson’ın görevden alındığı gün konuşan Çavuşoğlu da bu görüşmeler hakkında çok daha pozitif bir resim çiziyordu. Buna göre Türkiye, geçen haftaki görüşmede ABD’den istediği herşeyi almıştı.

Yine buna göre Çavuşoğlu, Menbiç’ten YPG çekilecek, Afrin ile ilgili ABD karışmayacak, hatta K.Suriye’de Fırat’ın doğusunda da aynen Menbiç gibi YPG güçleri çıkarılacak diyordu. Amerikalıların dediği gibi ‘too good to be true’ gibi geldi bu açıklamalar ama ABD tarafı bu açıklamaları ne teyit yoluna gitti ne de ret.

Şimdi ise ‘şahin’ Pompeo ile bu anlaşma veya iddia edilen anlaşmaların tümü silbaştan olacak.

Yeni Dışişleri Bakanı hiç şüphesiz bu çalışma gruplarına bakmak ve gözden geçirmek isteyecek.

Daha önce 19 Mart tarihinde olması beklenen Tillerson ve Çavuşoğlu görüşmesi de olmayacak.

Pompeo 2010 yılında Kongre’ye Kansas’tan seçilen, Çay Hareketinden gelen bir isim. Muhafazakar ve Obama’ya karşı doğmuş olan popülist bir hareketten gelen Pompeo, siyasal islamcılara karşı tavrı ile biliniyor.

Tillerson gibi pragmatik yönleri ile bilinen bir bakandan sonra, şimdi 15 Temmuz gecesi Erdoğan’ın Türkiye’sine ‘’İslamcı Totaliter Diktatörlük’’ olarak tanımladığı ve darbenin başarısız olmasından memnun olmadığı o tweet ile hatırlara kazınan Pompeo’nun Ankara’ya karşı tavrı merakla beklenecek.

Pompeo ayrıca 2017 yılının Nisan ayında, CIA direktörü iken Washington’daki düşünce kuruluşu CSIS’de katıldığı bir toplantıda Türkiye ile ilgili olarak referandum öncesinde endişeli olduğunu söylemiş. Moderatör Juan Zarate’nin, Türkiye’deki anayasa değişikliği referandumunu hatırlatması ve “Türkiye’deki gelişmelerden endişeli misiniz?” sorusunu sorması üzerine ise Pompeo “Evet,” demişti. Programın moderatörü Zarate ve Pompeo bu cevap üzerine beraberce güldüler ve Zarate “Sizi Türkiye konusunda endişelendiren nedir?” diyerek direktörün daha detaylı bir cevap vermesini talep etti.

Pompeo şöyle sürdürdü : “Türkiye bir NATO müttefiki ve buna uygun davranması gerek. Ortak olmaları gerek. Bunun pek çok boyutu var. İstihbaratla ilgili konuları düşünüyorsunuz, ama daha geniş kapsamlı. Mali hareketler var. Suriye’ye yabancı terörist gitmesini engelleme konusunda açıkçası son zamanlarda daha iyi iş çıkardılar. Açıkçası oraya gitmek bir iki yıl öncesine kadar olduğundan çok daha az cazip olsa da. Yani bize yardım ettikleri alanlar oldu. Ama bizim verimli müttefikimiz olmadıkları yerler de oldu…. Çok önemli olan bazı tatbikatlara katılmamıza izin veriyorlar. Fakat biz, bu tehdide karşı bizim tam teşekküllü ortağımız olmalarını istiyoruz,” şeklinde konuştu.”

Çok kısa zamanda kendi ekibini Dışişleri Bakanlığına getirecek olan Pompeo’nun, bu şahin tavrını paralel yetkililer ile yeni bir ortadoğu ve İran karşıtı politika hazırlığına başlayacak.

İran karşıtı şahin bir ismin, siyasal islamcılara tavır alan bir siyasetçinin şimdi Suriye politikasında ne gibi değişiklikler yapacağı görülecek.

Zira ABD’nin Suriye’deki Kürtlerle İran’ın etkisini kırmak üzere çalışmak istediği biliniyordu. Bu açıdan bakıldığında, Pompeo’nun gelişi ile birlikte Suriyeli Kürtlerin öneminin biraz daha artması mümkün görünüyor.

Türkiye’ye verilen sözlere ne olacak?

CIA direktörü olduğu gibi Ankara’ya giden Pompeo, bu pragmatik kimliği ile mi yoksa Erdoğan’a ‘İslamcı totaliter diktatör’ bakışı ile mi dümeni kullanacak.

Önümüzdeki yaz mevsimi bu soruların cevaplarını iyi-kötü almış olacağız.

Ahval Editörü İlhan Tanir, güvercin Tillerson’ın gidişi ve şahin Pompeo’nun gelişinin Türkiye-ABD ilişkilerine etkilerini ve Suriye gibi zor konularda getirebileceği değişikleri Ahval okurları için yorumladı.

Ahval

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

5 × 5 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla