Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Sevgili Doktor,

AÅŸk Doktor, bize sabahlar ve geceler boyu bir kefen gibi giydiren bu topraklar, bağımsızlığın ve özlemin adı, Kürdistan yani! Özgürlüğün bu çaÄŸdaki tek adı sanki…

ve seni bir anne gibi baÄŸrına bastı bu topraklar… ÅŸimdi sen olmasanda varlığını yaÅŸatıyor, bire bin veriyor tıpkı bir Orman gibi.. bunlarÄ° bir bedenden, bir bireyden, çok daha fazla olan ÅŸeylerdi…

 

    Hüseyin Kaytan/ Sait Çürükkaya’ya…

Sevgili Doktor,

Yüzünde hep taşıdığın hayata asla küsmemiÅŸ gizli-açık gülümsemenle, ateÅŸe dönüşmeden birkaç gün önce dediÄŸin gibi, diyeceksin ki, “bakıyorum da, ÅŸaşırmış gibisiniz, ama bizim hayatımız böyle, biz böyle yaşıyoruz.”

Beklemiyorduk Doktor, bizim hafızamızda sen efsunlu bir savaşçıydın, senin yanında olmakla güvenli olurduk, ateş savaşçısı, yanılmayan gözler, dingin bilgelik, arkadaşlık duygusu, ve hayata cesaret üzerinden bağlılık.

97’de Metina daÄŸlarında bir çatışmanın içinde ilk kez görmüştüm seni.

 

Bir boÅŸ sayfa istedim senden, “bir koÅŸma halinde varolmak, büyük bir adımda vurulmak” diye sonradan sözler yazacağım boÅŸ bir defter verdin.

Sonra baÅŸka bir daÄŸda hatırlıyorum seni, önünden yokuÅŸ yukarı geçmekte olduÄŸumuz bir savaşçı barınağının kapısına yaslanmıştın, yüzünde muzip bir gülümseme, “Nedim! Nedim! Saray ÅŸairi!” demiÅŸtin, “dikkat et, seni boÄŸdurmasın Hünkar!”

Ä°slam Devleti ile savaÅŸ baÅŸladığında, Güney’e geldiÄŸin zaman, o zamanın sorunlarını uzun uzun tartıştıktan sonra, ÅŸu sonuca ulaÅŸmıştık: “Bizim toprağımız, bizim ülkemiz burası. Toprağımızı savunmak için kimseden ne icazet, ne de destek almaya gerek yok.”

Ve böyle yaptın Doktor.

Ve zaman zaman siyasetçiler ile savaşçıların iliÅŸkisi sözkonusu olduÄŸunda, herkesin bildiÄŸi ÅŸu ünlü filmden yaptığın alıntıyla, siyasetçilere muzip göndermeler yapardın: “Biz Zeki Müren’i gördük, acaba Zeki Müren de bizi görecek mi?”

Ve abin Selim sen ağır yaralandığında ilk ÅŸunu yazdı: “Her birimiz kendi öykümüzü yazmak için yaşıyoruz, yeter ki öykümüz ÅŸerefli, haysiyetli, dürüstçe yazılsın.”

Nefis bir öykü yazdın Doktor Sait, sana ne diyeyim… Benzersiz bir öykü yazıp yaÅŸadın ve öyle bir yaÅŸamak ki, öykü hala bitmedi. Daha bağımsızlık gününe kadar sürecek bir öykü bu.

Sen sadece özgürlük aşığı bir adam değildin Doktor, özgürlük senin için geleceğe ertelenmiş, günü geldiğinde gidip alacağımız birşey değildi, ama bugün ve burdaydı, elle tutulur ve gözle görülür birşeydi.

 

Seni ötekileri içinde benzersiz yapan buydu.

Ve yiğitlikler içinde benim bildiğim yiğitlik de budur, yol ve amaç aynı şeylerdir, insan köleleşmek yoluyla özgürlüğe ulaşamaz.
Büyük bir ateşi kuracak olan kişi ateşten olmalı, büyük bir ormanı kuracak olan ise ağaçtan olmalı. Senin için özgürlük ve bağımsızlık, politik bir ifade filan değildi, senin kişilik ve yaşamına ilişkin birşeydi.

Ateşi düşlediğin zaman ateş olmana dayandın, baharı düşlerken hayat olmana dayandın. Sende bağımsızlık savaşı, Doktor, bir söylem, bir kurgu, bir kahramanlık öyküsü değildi;

senin nerdeyse çocukça bir saflıkla içinde olduğun ve aynı çocukça yiğitlikle can verip can aldığın bir yer ve zamandı;
ve olup biten herÅŸeyin olup bittiÄŸi mekan senin kalbindi.

Tamamen bundandır ki, senin bu hayattan ayrıldığına inanmıyorum.

Bu kadar kendiliğinden ve teklifsizce katıldığın hayat şimdi senden yoksun olamaz. Böylece kardeşler meclisinde sadece yerin değil, varlığın da var.

Senden sonra yüreklerine kor düşüp ağlayanlar var, ve bu acının ne olduğunu seni bu savaş içinde gördüğüm zamanların çok öncesinden hatırlıyorum.
Bir daha gelmeyeceğini düşündüklerinde yüzleri solan çocuklar var, ama bu çocukların zamanla aslında seninle beraber ve kendileri de farkında olmaksızın geliştirdikleri hayat sevgisinde senin hala dipdiri varolduğunu anlayacaklarını biliyorum.

Zorlu dağlara tırmanmayı sevenler vardır Doktor, bilinmesi imkansız olanı bilmenin yolculuğuna çıkanlar vardır;

bazen ne olduğunu bilmediğimiz ama tamamen biz ve ruhumuzda olan birşey, varolmayan bir mekanın ve henüz başlamamış bir zamanın bulunduğunu düşündüğümüz bir boşluğa çeker bizi.

 

Hayatın eşsiz olduğuna olan inancımızın arkasında, böyle bir mucizenin bu haliyle eksik olduğuna hükmeden bir yanımız da vardır ve böylece bu hayatın ötesinde başka bir hayat da ararız.

Bunun yanısıra Doktor, bir de Kürd oluşumuz vardır, hala varolduğuna inanması güç bu güzel halkın hayatında, masal ve gerçek arasında bir yere doğduğumuzdan olsa gerek, bize sunulana inanmayız.

Ä°nsanın senin varoluÅŸ tarzında bir bedenden daha fazla birÅŸey olması gibi, bu ateÅŸ soyu, beden ve beden olmayan arasında bulduÄŸumuz bu tehlikeli açıklık,…

AÅŸk Doktor,bize sabahlar ve geceler boyu bir kefen gibi giydiren bu topraklar, bağımsızlığa özlemin adı, Kürdistan yani!Özgürlüğün bu çaÄŸdaki tek adı sanki…

 

ve seni bir anne gibi baÄŸrına bastı bu topraklar… ÅŸimdi sen olmasanda varlığını yaÅŸatıyor, bire bin veriyor tıpkı bir Orman gibi.. bunlarÄ° bir bedenden, bir bireyden, çok daha fazla olan ÅŸeylerdi…

Bizler henüz hakikate tahammülsüz olduğumuz için, sadece basit çıkarlarımıza uygun olanı görürüz ve salt bir beden olarak gördüğümüz körlüğümüzden başka birşey değil.

SevdiÄŸin kış geldi Doktor, Kuzey daÄŸlarına kar geldi ve herkesten daha fazla senin olan bir çocukluk, ölüm denen o yanılsamayı yanına yaklaÅŸtırmadan, gördüğümüz ve henüz görmediÄŸimiz dünyanın aslında bir olduÄŸu ve bütün bunların tamamen o çocukluÄŸun kendisi olduÄŸu bir ülkede, Kürdistan’da, hissediyor.

Senin, sadece görünmeden varolduğun bu büyülü topraklarda, seninle birlikte özgürlüğe daha fazla yaklaşıyor.
Kürd çocukları hala Kürd okullarına gidiyorlar, sabah Erbil kalesinin önündeki düzlüğe ilk vardığında, sonradan kalabalıklaşacak o pazaryerinin senin tanık olmayı sevdiğin o sade hali hala sürüyor.

Ve yiğit bir oğlu olmanın yiğitliğinden bir an bile vazgeçmediğin Kürd halkı hergün biraz daha kemiriyor zincirlerini, hem düşmanlarının bağladığı ve hem de yanılarak kendi kendisini bağlayıp süreğen bir yoksunluğa mahkum ettiği o zincirler aşınıyor.
Afrin’den Hewreman’a kadar uzanan bir mevzide Kürdler dipdiri nöbet tutmaya devam ediyor…

Birbirlerini hayatlarında bir kez bile görmemiş ve belki de görmeyecek, tanımayacak onbinlerce Kürd savaşçısı, bu mevzilerde bir olmanın, ulus olmanın bilincini her an biraz daha geliştiriyor.

Ve her an biri düşüyor bu topraklara Doktor,vede  her an, yeni biri geliyor kopan her yaprağın yerlerine.

Zındanlardaki onbinlerce savaşçı da bu mevzidekilerle aynı hayali kurmakla hayatı sürdürebiliyor ve bu mevzidekiler zafer kazandıkça, zindandakilerin zincirleri her an daha fazla özgürlük hatıralarına dönüşüyor.

Sen hala buradasın Doktor ve bu savaÅŸ hala sürüyor, yeni dünyaya gözlerini açan bir bebeÄŸin yaÅŸam sevdasıyla…

Daha amansız günler olacak elbette ve sen yine orda olacaksın, sadece orada varolmanın da çevrendeki kardeşlerine öğrettiği kötüye kıyıcı olmak ve iyiye koruyucu olmak, senin tarzındaki teklifsiz, kendiliğinden yiğitlik, senin ruhunla birlikte Kürdlerde yaşamaya devam edecek.

Öyle ki; şimdi ezici çoğunluğun hayal etmeye bile gücünün olmadığı bir altüst oluştan sonra, bu halk bağımsızlığı ve özgürlüğü kazanacak.

O son altüst oluş günlerinde, birçoğumuz senin gibi ateşle dansederken ateşe dönüşmüş olacağız.

Ancak, şölen günü, bağımsızlık ve özgürlüğün senin varlığında yaşamış olduğu gibi bütün Kürdlerin varlığında yaşamaya başlayacağı o gün, bıraktığın o mey sofraya gelecek.

Sen de orda olacaksın, ve seni izlemiş olanlarımız da orda olacaklar, ve aramızda karşılıklı ve çırılçıplak duran yüreklerimizden başka bir engel olmaksızın, sevinç duyduğumuz özgür bir hayatın içinde ve o hayatın kendisi olduğumuza sevinmek bizi sarhoş edecek.

Ve senin öğrettiğin üzere ölümün ise, bir mevzi değiştirme dışında henüz bir anlamı yok, olmayacak.

Yaşarken hem kendileri ve hem de çocuklardan bir halk olarak yaşamalarının kopukluğundan duydukları acıyı, öldüklerinde  artık çocuklardan bir halka tamamen dönüştükleri için duymazlar.

Ve  dahası, ölüm nedir ki Doktor?

Her “korkunun mülkü yitirme korkusu” ve her “umudun sınıf atlama umudu olduÄŸu” bir dünyada, korku ve dehÅŸet verici bir ikiyüzlülüğün yönettiÄŸi mahÅŸeri yoksunluÄŸa verdiÄŸin sadakadır ölüm.

Ve ben, seni bizden ayırmaya muktedir olsa bile, hala ölüme inanmıyorum…

07 Kasım 016- BasNews

Not: çok küçük bir kısım tarafımızdan ‘redakte’ edildi. Hüseyin Kaytan’dan izin alamadığımız için özür dileriz… -devrimci demokrat.com-

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

4 × five =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla