Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Mapushane hikayesi

Sevan NiÅŸanyan // 2 Ocak 2014’te Torbalı Açık Cezaevine girdim. Dört ay veya (baÅŸka bir olasılıkla) bir yıl dört ay kalmam bekleniyordu. Açık cezaevi nispeten rahattır. Tesis içinde serbestçe gezebilirsin, ankesörlü kuyruÄŸunda sıra gelirse telefon edebilirsin, üç ayda bir hafta izne çıkabilirsin. Vız gelir diye düşündüm. Bedeli ne? Tüyler ürpertici bir eÄŸitim düzeyine ve onunla orantılı bir ahlak anlayışına sahip birkaç yüz kiÅŸiyle diz dize yaÅŸayacaksın. Onlarla yaklaşık aynı nitelikte bir yönetici kadronun tahkir ve tacizine göğüs gereceksin. Alışması zaman alır, ama çok da zor ÅŸeyler deÄŸil.

Tavrım beğenilmedi, yeterince itaatkâr bulunmadı. İyi niyetle yardımcı olmaya çalışan bir sayın bakanın saçma sapan girişimleri ters tepti. Şubat ayında kapalı cezaevine sevk edildim.

Önce Buca. Korkunç bir yer. Kırk kişilik koğuşlarda yüz yirmi kişi, her an patlamaya hazır bir nefret ve isyan yumağı. Oturacak sandalye yok, kaçacak kuytu köşe yok, yer yatağında üç kişi beş kişi kucak kucağasın. Sonra Şakran. Toplu katliamdan 56 yıl almış Diyarbakırlı bir toprak sahibi ve yardımcısıyla baş başa geçen bir ay. Ardından, iki katlı, ferah, salon salamanje bir koğuşta tek başıma üç ay. Bilgisayar için baş vurduk. Üç ay oyaladılar, olmadı. İlk bir ay kadar cidden canım sıkıldı, sağlığımdan endişelendim. Sonra alıştım. Marifet bir rutin oluşturmaktır. Rutin olunca insan kendini her koşulda evinde hissediyor. (Saat on olmuş, ıhlamur vakti!) Ama bu sefer o rutin senin zaafın oluyor. Dilediklerinde kırıyorlar, perişan oluyorsun.

Temmuz 2014’de Aydın Yenipazar. Eski İçiÅŸleri Bakanı Mehmet AÄŸar için özel yapılandırılmış bir yerdi. Çam ormanları içinde ufacık bir tesis, ama çok yüksek güvenlik, katı disiplin. Müdür, Musa Bey, saÄŸ olsun, yakınlık gösterdi. Tek kiÅŸilik ferah bir koÄŸuÅŸ verildi. Bilgisayar (haftada beÅŸ gün, günde altı saat) hemen halloldu. Digitürk baÄŸlandı, sinema paketi geldi; hayatımda seyretmediÄŸim kadar çok (ve kaliteli) Holivut filmi seyretme imkanı buldum. Musa Bey ÅŸimdi Fetö’den tutuklanmış galiba. Ona buradan bir selam.

On dört ay boyunca, bir keÅŸiÅŸ azmi ve sükûnetiyle sözlüğümün revizyonuna çalıştım. Yüzlerce Erken Türkçe ve Osmanlıca metni gözden geçirdim, kelime avcılığı yaptım. Türkçenin tarihine iliÅŸkin bir kitabın çatısını çattım. Ä°lk altı ay tamamen yalnızdım. Sonra yanıma saçma sapan bir konudan hapse girmiÅŸ bir emekli hakim bey verdiler. AkÅŸamları onunla top oynadık, film kritiÄŸi yaptık, kahvaltı planladık. Haftada bir adamcağıza Mezzo’dan opera seyrettirip eziyet ettim. Arada yeni cezalar yaÄŸdı, toplam cezam önce on bir, sonra on yedi yıla çıktı.

AÄŸustos 2015’te, birinci DavutoÄŸlu hükümetinin son dakikasında yapılan bir yönetmelik deÄŸiÅŸikliÄŸiyle yeniden açık cezaevine çıkma hakkı kazandım. Söke Açık’a geçtim. Yeni açılan bir tesisti, ilk müşterileri bizdik. Kütüphaneyi kurma görevini ben üstlendim. Bahçe ile ilgilendim. Kendini geleceÄŸin romancısı olarak gören müdür Erzurumlu Ãœlkücü EÅŸref Beyin edebi danışmanlığını üstlendim.

Eylül ve Aralıkta iki kez izne çıktım. İlkinde Nokta dergisinden röportaja geldiler; necip milletimize ve onun yöneticilerine el hareketi çekiyormuşum izlenimini veren bir kapakla yayınladılar. İkincisinde doğum günümdü; eşe dosta bir parti verelim dedik. Nereden geldiğini bilmediğim bir dansöz belirdi; neden orada olduğunu anlamadığım bir basın fotoğrafçısı deklanşöre davrandı; neden yaşadığına akıl erdiremediğim bir pisliğin gazete köşesinde o resim büyütülerek yayınlandı.

Ä°ki üç hafta sonra kütüphanemde bilgisayar başında çalışırken, üç müdür ve yirmi kadar memurdan oluÅŸan bir heyetçe basıldım. EÅŸref Müdürün bilgisi ve izni dahilinde kullandığım (fakat tabii yasa dışı olduÄŸunu bildiÄŸim) internet baÄŸlantısı ele geçirildi. Derhal kapalıya sevk edildim. Yıllarca gün yüzü görememem sonucunu doÄŸuracak disiplin cezaları verildi. Emrin bakanlıktan geldiÄŸini, ellerinden bir ÅŸey gelmeyeceÄŸini anlattılar, yüzleri — kızarmasa da — büzüşerek. Garibim Bekir BozdaÄŸ’ın o kadar inisyatif kullanmış olabileceÄŸini sanmıyorum. Emir daha yüksekten gelmiÅŸ olmalı.

Mart 2016’de Menemen Kapalı’ya sevk edildim. 15 gün hücre cezası yattım. Ä°nanılmaz derecede kalabalık koÄŸuÅŸlarda üç dört ay it kopukla beraber kaldım. Bir ay kadar yine (ikinci kez) hayli sıkıntılı bir dönem geçirdim. Küçük kızım Anahit’e mektuplar ÅŸeklinde bir kitap yazdım; o beni iyileÅŸtirdi. Benim için bir kitap fonu oluÅŸturan Emin Kaya ve BoÄŸaziçi’nde hoca olan Özlem Beyarslan saÄŸ olsunlar, ÅŸahane kitaplar gönderdiler. Okumak ve haftada iki üç kez canımın içi öbür Özlem’le yorum teati etmek bana yaradı. Keyfim geri geldi.

Temmuz 2016’daki sözde darbe hadisesinden sonra cezaevlerinde düzen alt üst oldu. KoÄŸuÅŸlar badem bıyıklı, mülayim yüzlü adamlarla dolup taÅŸtı. Ä°tin kopuÄŸun çoÄŸu 671 sayılı kararnameyle salıverildi. Kalanlar kasırgaya tutulmuÅŸ gibi cezaevinden cezaevine, ilden ile savruldular. Bin kiÅŸilik Menemen’de eskilerden belki yüz veya yüz elli kiÅŸi kaldık. Tümü Kürt arkadaÅŸlardan oluÅŸan güzel bir koÄŸuÅŸa düştüm. Sevgili baÅŸkanımız Adil’in (uyuÅŸturucu ticareti, suç örgütü kurma, gasp, cinayete azmettirme…) kararlı ve deneyimli idaresi altında iyi bir düzen kurduk. Her akÅŸam düzenli olarak sohbet meclisi toplandı; memleketin halleri, zorbaların kaçınılmaz sonu, dinin temelleri, bilimin son baÅŸarıları tartışıldı. O sohbetlerin dinle ilgili faslının verdiÄŸi ilhamla, Halim ile Selim’in diyaloglarına dayalı bir kitap kotarabildim. YavaÅŸ yavaÅŸ kalemim açıldı. Aralık ayından baÅŸlayarak üç dört ay harıl harıl bu bloga yazı yetiÅŸtirdim.

Åžubat 2017’de yapılan yönetmelik deÄŸiÅŸikliÄŸiyle, yıllarca beklemeye gerek kalmadan yeniden açık cezaevine geçme hakkını kazandım. 25 Martta Foça Açık’a geçtim. Öncekilerle kıyaslanmayacak kadar güzel ve rahat bir yerdi: Ege’nin güzel bir yerinde, yeÅŸillikler arasında Gediz Deltasına tepeden bakan bir tür külüstür tatil kampı. Beni çok ellemediler. Sanırım “aman yazardır mazardır, başımıza dert açar” diye korkudan donlarını pisleyeyazdılar. Ben de tabii fırsattan istifade etmemezlik etmedim. Önce çayırlar, sonra tepeler, arka yollar derken iÅŸ Foça’da haftanın üç günü rakı sofrası kurmaya kadar dayandı, yazı yazmaya vakit kalmadı. Ulaşım kolaylığı için bir de bisiklet edindim, sanırım TC tarihinin ilk bisikletli mahkumu olarak kayıtlarda yer aldım. Memur ve yöneticilerin bir kısmı göz yummasa zor olurdu, onları da burada anmış olalım.

Sonunda üç buçuk yıl yeter dedik. Bu saçmalığın sonu yok. Daha üç yıl cezam var, yıllar önce televizyon programlarında söylediğim sözler yüzünden halâ dava üstüne dava açıyorlar, malum kişi cehennemi boylamadan beni salmaya niyetleri yok görünüyor.

Günah bizden gitti dedik. Bir gün Foça limanından özgürlüğe yelken açtık.

Aslına bakarsanız olayın bu noktaya vardığı daha iki yıl öncesinden belli olmuÅŸtu. Adamlarla — ta en baÅŸtakine dek — konuÅŸtuÄŸunda hep iyi niyet, hep çözüm vaadi. Ama iÅŸ eyleme gelince eylem yok, niyeti de yok. Aralık 2015’te ben gitmeye hazırdım. ArkadaÅŸlar aman dediler bir delilik yapma, akıllı ol Sevan, az daha sabret, çok acayip hazırlıklar yapmak lazım. Oysa biliyordum, bu iÅŸ hazırlıkla mazırlıkla olmaz. Kafaya koydun mu yapacaksın, arkana bakmadan yürüyüp gideceksin. Az daha dur dediler. Durdum. Ertesi hafta yakalandım, kapalıya sevk edildim, bir buçuk yıl kaybettim. Bu sene Nisan’da da gidebilirdim, daha biraz bekleyelim dendi. Neye? BoÅŸuna. Temel ders hep bildiÄŸiniz gibi: Eylem yapacaksan asla akıllı adamların aklına kulak asma. Eylem için deli olmak lazım. Başını sonunu fazla düşünmemek lazım.

Mersiler faslı
Akıllı arkadaşlarımın hepsine, ve çok akıllı olmayanlarına da, yine de, sonsuza kadar minnettarım. Benim gibi huysuz ve bazen hayli bencil bir adamı üç buçuk yıl boyunca akıl almaz bir özveriyle onlar ayakta tuttular.

Aralarında en büyük emeÄŸi ve fedakarlığı gösterenler canım arkadaşım Özlem ile içeride iken en yakın dostum ve yoldaşım rolünü üstlenen avukat Murat Akci’dir. Ali Nesin bazen kendini yıpratma pahasına benim için çırpındı, olmadık mücadelelere girdi, istediÄŸi ve hak ettiÄŸi sonuçları alamadıkça kendini kahretti. Sait ÇetinoÄŸlu NiÅŸanyan davasını ayakta tutmak için insanüstü bir çaba harcadı. Özlem B ve Emin K beni kitapsız bırakmadılar. Elif K beni sevgisiz, Cansın S mektupsuz ve dergisiz bırakmadı. Işın dünyanın dört bucağından yardımıma yetiÅŸip yazı damarlarımın kurumasını önledi. Sezgi ilk sene canla baÅŸla bana sahip çıktıktan sonra canına tak deyip uzak kıtalara kaçtı. Dicle ve Andaç bir yıl boyunca her hafta yanıma gelip beyin kaslarımın paslanmasına izin vermediler. Adsız bir arkadaşımız büyük kiÅŸisel risk pahasına özgürlüğüme giden kapıları açtı. BeÅŸ çocuÄŸum her yıl bir parlak baÅŸarıdan bir parlak baÅŸarıya koÅŸarak babalarının mutluluÄŸuna ve manevi gücüne en büyük katkıyı saÄŸladılar. Tanıdığım ve tanımadığım binlerce insan mektuplarıyla, mesajlarıyla, dualarıyla bana güç verdiler. Hepsine minnettarım. Ä°stediÄŸim nispette hepsine yetiÅŸemesem de hiç biri yüreÄŸimden uzak deÄŸil.

Allah, yahut her kimse, hapse düşen herkese böyle dostlar nasip etsin.

 

Kaynak:http://nisanyan1.blogspot.de/

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

sixteen − fifteen =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla