Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

General Dr. Sait Çürükkaya

Ortadoğu’da tarihlerinden ders almayan tek millet var, o da biz KÜRTLER’iz. Irak Kürtleri resmen BM’ye müracaat ederek hukuken bağımsızlık istemeli çünkü Irak Kürtlerinin sorunu egemenlik ve statü sorunudur. Kürt sorunu uluslararası sorundur ve uluslararası bir masada çözülebilir. Bu bağlamda son sözümü ilk önce söyleyeyim. Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi de bağımsızlığını acilen ilan etmelidir.

Şimdi sizlere Kürdistan’da 1923’ten ta bugüne kadar yaşanan trajedinin, kıyımın, katliamın, mezalimin, vahşetin, terörün boyutlarını, ayrıntısını anlatacak değilim. Buna ne zaman ne de yüreğim dayanır. Ama müsaadenizle birazda olsa General Dr. Said Çürükkaya’nın mücadelesinden bahsetmek istiyorum.

Rahmetli General Dr. Said Çürükkaya’nın naşının Habur’dan teslim alınmasından, Çılkani’de defnedildiği ana kadar geçen sürede yapılan hizmetlerin tümü Kürdistanî partilerin ortaklaşmasıyla kurulan bir heyet tarafından organize edilmiş ve yürütülmüştür. Çılkani’deki ruh Kürtlüğün ortak ruhuydu. Lütfen bu ruhun yanlış yerlere etiketlenmesine kimse sebep olmasın.

Kürt sorununun çözümünde General Dr. Said Çürükkaya’nın tavrı

General Dr. Said Çürükkaya’ya göre sorunumuzun adı başkalarının bize dikta ettirmek istedikleri gibi “KÜRD “değil “KÜRDİSTAN “sorunudur.

Herhangi bir ülkenin “İÇ – Sorunu değil, “ULUSLARARASI BİR SORUN “dur. “DEMOKRATİK HAKLAR – SORUNU “ya da “DEMOKRASİ “sorunu değil.

“TOPRAK VE SINIRLAR SORUNUDUR.”

Bu bağlamda Self-determinasyon hakkındaki hukuki ve siyasi görüşleri dile getirmekte fayda var kanaatindeyim.

Hukuki ve siyasi gerçekler karşısında self-determinasyon ilkesi, uluslararası hukukun genel bir ilkesi olarak kabul edilmektedir. Kürtlerin bağımsız devletlerini kurmak istemeleri de son derece meşrudur. Devleti olmayan nüfusu kalabalık olan halklardan birisi de Orta Doğu’nun en büyük dördüncü etnik grubu olan Kürtlerdir. Dolayısıyla Türkiye Kürt sorununu kendi iç meselesi olarak göremez, Türkiye’nin çözümü sadece kendisi için değil Irak’taki Kürtler için de olmalıdır. Bu bağlamda Başkan Barzani’nin hedeflediği “bağımsızlık referandumunu” Türkiye olarak onaylayalım, Irak Kürtleri bağımsızlıklarını ilan etsinler. Devamında da Irak Kürdistan’ının bağımsızlığının güçlenip, derinleşmesi için elimizden geleni yapalım. Bunun Türkiye’ye bir zararı olmaz. Bu gelişme “Kürt kartını” kullanmayı seven ama “Kürt siyasi kimliğinin güçlenmesinden nefret eden” emperyalistler için sonun başlangıcıdır.

Türkiye’nin çözümü sadece kendisi için değil Irak’taki Kürtler, Türkmenler, Şiiler Suriye’deki Kürtler, İran’daki Kürtler için de olmalıdır. Eğer Orta Doğu’da yaşayan Kürtler için ülke olarak çözüm önerimiz yoksa, sorunu çözemeyiz ve sorun ülkemizi içinden çıkmaz bataklığa çeker. İçinden çıkılmaz bir bataklığa düşmemek için Irak Kürtleri eğer bağımsızlıklarını ilan ederlerse, bunu kabullenmemiz gerektiği kanaatindeyim. Türkiye bu bağlamda acemlere karşı, Azeri, Türkmen ve Kürt kartını elinde tutabilmesi için, Irak Kürtlerinin bağımsızlığını kabullenmelidir. Türkiye’nin bulacağı bu çözüm Türkiye için olağanüstü bir kazançtır. Türkiye bunu yapabilir, dünya konjonktürü buna Orta Doğu’da çok müsait. Siyasi hırsları, sistem kavgalarını bırakıp kafa kafaya vererek düşünmek zorundayız; bundan daha büyük sorunumuz olamaz.

Verdiği söze sadık, ilmine ve kalemine sadık, milletine sadık, davasına ve silahına sadık, çilekeş, dosdoğru bir dava adamı olarak tanıdı aziz Kürt milleti rahmetli General Dr. Said Çürükkaya’yı.

General Dr. Said Çürükkaya, bu baki Dünya’da bağımsız Kürdistan ideali uğruna kalemiyle, hitabetiyle, mütevazı ve vakur çehresiyle, silahı ve cesaretiyle, yakın tarihimizin zulümlerle dolu karanlık dönemlerinde, Kürt halkı ve değerleriyle barışık bir münevver olarak üzerine düşen insani görevi hakkıyla yerine getirdi. Hepimiz buna şahidiz.

Günümüzde siyasi olarak özerk, federal bir bölge olarak uluslararası resmi tanınmaya sahip olan tek bölge Irak’ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi’dir. Dolaysıyla değerli Başkan Mesut Barzani yönetimindeki KÜRDİSTAN HÜKÜMETİ bütün diplomatik ve hukuki yolları devreye sokarak, Kürt halkının arzusu yolunda Bağımsızlık ilan etmelidir. Çünkü self-determinasyon hakkı, insanların ülkelerinin kaderini belirlemeleri içindir.

Her ne kadar bazı devletler, kendi çıkarlarını esas alarak self-determinasyon ilkesinde farklı politikalar izlemekte iseler de. Geçmişte de sömürgeci güçler bu ilkeye mesafeli yaklaşmışlardı, çünkü BM Şartı’nda belirtilmeyen pek çok vazifenin kendilerine yükleneceğini düşünmüşlerdi. Günümüzde ise durum tam tersidir, emperyalist güçler bugün, ulusal sınırların yeniden belirlenmesine ilişkin bütün meseleleri gündemlerinde tutmaktadırlar. Örneğin Birleşmiş Milletler Adalet Divanı’nın Namibya ile ilgili 1970’te, Batı Sahara ile ilgili olarak 1975’te ve Doğu Timor ile ilgili olarak da 1995’te vermiş olduğu kararlarında, self-determinasyon hakkı bir uluslararası hukuk ve gelenek kuralı olduğu anlatılmıştır.

Bu durumda halklar kendi yönetim biçimlerini serbestçe tayin edebilirler. Dış müdahaleden bağımsız olarak yaşadıkları ülkede kendi egemenliklerini sürdürebilirler. Temsili demokratik hükümetler kurabilirler. Eğer mevcut devlet ülkesindeki halkın bütününü temsil eden bir yönetime sahip değilse, halkın bir kısmı dinsel, dilsel, ırksal nedenlerle kendilerini yönetimde temsil edemiyorsa bu grupların Güney Afrika’da olduğu gibi self-determinasyon hakkı vardır. İşte bu hakkı garantiye almak için ulusların kendi kaderlerini tayin etme özgürlüğünü savunanların düşünceleri hukuki ve siyasi açıdan doğru bir yaklaşımdır.

Bildiğiniz gibi insana kıymet kazandıran mensup olduğu ırk değil, sahip olduğu faziletlerdir. General Dr. Said Çürükkaya Kürdistan’ın aziz bir evladı olarak bizlere ülkemizin sömürge olmaktan ve parçalanmışlıktan kurtulması için vatanperverliği öğretti.

Ve yine zat-ı âlileri yüce Kürt ulusuna Orta Doğu’daki barbar, vahşi ülke ve faşist rejimlerce ve emperyalistlerin de destek ve onayı ile dayatılan devletsizliğe son verip, her milletin olduğu gibi Kürdün de en doğal hakkı olan kendi devletine sahip olması için Kürdistan’a gidip terörist DAEŞ’e karşı mücadele etti.

Eğer zat-ı âlileri isteseydi Almanya’da ve Avrupa’nın her bir ülkesinde bizler gibi lüks bir hayat yaşardı. Böyle bir yaşamı o tercih etmedi.

General Dr. Said Çürükkaya Bremen Üniversitesini başarıyla bitirmişti. Almanca, Kürtçe, İngilizce, Türkçe ve Zazaca en üst düzeyde anadili gibi konuşabiliyordu. Bu kabiliyetlerinin yanında kendini Arapça, Farsça ve Fransızca ifade edebilecek lisan bilgisine sahipti. Askeri zekâsıyla tüm dünyada tanıyordu.

General Dr. Said Çürükkaya gönül verdiği Kürdistan’ın bağımsızlığı davası uğruna Almanya veya Avrupa’daki lüks yaşam olanaklarını reddetti. Terörist DAEŞ’e karşı mücadele için Kürdistan’a gitti.

Bu dünyada General Dr. Said Çürükkaya gibi bir evladı analar az yetiştirmiştir. Ben bunları sizlerin huzurunda dile getirirken General Dr. Said Çürükkaya’yı yetiştiren, büyüten o mübarek Tayibê annenin ve o mübarek babanın önünde saygıyla eğiliyor ve aramızda olmasalar bile onları rahmetle anıyor ve onların o mübarek ellerinden, ben de onların bir manevi evladı olarak saygıyla öpüyorum.

General Dr. Said Çürükkaya DEAŞ’in Şengal’e saldırmasının ardından Kürdistan Bölgesi’ne döndü. O askeri olarak üniversite mezunu bir deha ve yeri doldurulması çok zor olan bir generaldi. İnsani yanı çok ağır bastığı için, gönüllü bir Pêşmerge olarak terörist DAEŞ’e karşı savaşmayı tercih etti. Kürdistan’ın bağımsızlığı uğruna her türlü diktatörlüğe karşı mücadele etti.

İstiklâl Mahkemeleri’nde canlarına okunan Şeyh Said’in, Kiği’li Seyda Ömer’in, Miralay Xalid Begê Cibrî’nın, Seyid Rıza’nın ve ismini burada sıralayamadığım Kürt önderlerinin aziz hatıralarını yükseltti. Diktatörlüğe karşı direndi, Kürdistan’a özgürlük için sesini yükseltti, ezilen tüm halkların haklarını savundu.

General Dr. Said Çürükkaya Kürdistan’a tekrar dönüş gerekçesini, şu cümlelerle açıklamıştı: ’’ Terörist DAEŞ tüm insanlığa karşı savaşan bir örgüttür. Özellikle terörist DAEŞ’ın Ezidi Kürtlere yaptığı uygulamalar, erkekleri öldürmeleri, kadınları cariye olarak satmaları, 21. Yüzyıl’da hala dünyada böyle bir şey olması ve bunun Kürdistan’da vuku bulması, bir Kürt olarak ağrıma gitti. İnsanların yardıma muhtaç olduklarını gördüm. Bunları bir biçimde örgütleyip, bu canilere karşı kendi köylerini, evlerini koruyabilecek bir pozisyona getirilmeleri gerektiğini düşündüm.

Buradaki Peşmerge güçleriyle birlikte DAEŞ’e karşı gönüllü olarak savaşmak isteyen, Ezdi, Hristiyan ve Kürt gençlerini eğitip kendi köylerini, insanlarını korumak için oluşturulan bazı birliklerin daha nitelikli bir savaş yürütebilmeleri, onlara yardımcı olmak için Kürdistan’a döndüm.”

’’Demokratik Cumhuriyete verecek canım yok, varsa eğer bir canım ancak bağımsızlık için feda ederim’’ demişti.

General Dr. Said Çürükkaya’nın unutulmaz bu değerli düşüncelerinin ve değerlerinin önünde sadece bir nefer olarak değil, rahmetlinin tavırlarından Kürdi duruş öğrenen bir Kürdistanlı bilim adamı olarak saygıyla eğiliyorum.

Siyasi vurgulamalar

Öz yönetim

Değerli Okuyucularım beni anlayışla karşılayacağınıza inandığım için, şu cümleleri de bu arada belirtmek istiyorum.

Binlerce siyasi kitap ve makale okudum, “Öz yönetim“ terimine siyasi terminolojide ve siyaset teorisinde rastlamadım, çünkü böyle bir yönetim şekli devlet idarelerinde yoktur.

Öz yönetim terimi ambalajı güzel ama içi boş bir kavramdır. Ambalajı güzel fakat içi boş bir kavram uğruna Kürt gençlerini ölüme göndermek doğru bir siyasi tavır değildir, bu biz Kürtlere yapılan büyük bir zulümdür. Bu zulmü biz Kürtlere halen yapanlar var.

’’Demokratik Cumhuriyet teorisi’’

1990 yılında, çok gencin hayali olan Tıp Fakültesinde okuyordu, başarılı bir Tıp öğrencisiydi. Yıllar çok çabuk gelip, geçti ama General Dr. Said Çürükkaya Kürt milletine yapılan zulme göz yummadı. Terörist DAEŞ’in Kürtlere karşı yaptığı saldırılara- biz Avrupa’da refah içerisinde yaşayanlar gibi- rahmetli duyarsız kalmadı. Özellikle DAEŞ’in “sünni radikalizmin” sembolü olarak yaratıldığını, kısa zamanda, “tüm Sünni coğrafyanın ezilmesi” ve İran’ın güçlendirilmesinin maymuncuk anahtarına dönüştürüldüğünün farkındaydı.

General Dr. Said Çürükkaya, ’’Demokratik Cumhuriyet uğruna verecek canım yok, varsa eğer bir canım ancak bağımsızlık için feda ederim’’ cümlesini de kullandı.

Bu vesileyle ben de tekrar burada vurgulamakta yarar görüyorum.

İran’ın, Talabani, Goran hareketi ve PKK’yı kullanarak hedefe oturttuğu Barzani’yi Türkiye’nin ve tüm dünyanın açık açık desteklemesi gerekir.

Başkan Barzani’nin hedeflediği “bağımsızlık referandumunu” Türkiye olarak onaylayalım. Devamında da Irak Kürdistan’ının bağımsızlığının güçlenip, derinleşmesi için elimizden geleni yapalım.

Bu tür bir gelişmenin, “Kürt kartını” kullanmayı seven ama “Kürt siyasi kimliğinin güçlenmesinden nefret eden” emperyalistler için sonun başlangıcı olacağı kanaatindeyim.

Barzani’nin Irak Kürdistanı’ndaki varlığına karşı olan bir örgütün, “Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız!” diyerek hangi bölgesel Kürt düşmanı devletlerle iş birliği içinde olduğu da aleni bir gerçekliktir.

Ernesto Che Guevara ve General Dr. Said Çürükkaya mukayesesi

Dünyada solun bayrak adamı olan Ernesto Che Guevara’nın 39 yıllık hayatı Amerikan emperyalizmine karşı mücadele ile geçmiştir. Hayatını da Che bu yolda kaybetmiştir.

General Dr. Said Çürükkaya’nın 48 yıllık hayatı sömürgeciliğe karşı mücadeleden oluşur. Ve bununla da kalmaz o emperyalizmin ürettiği terörist DAEŞ diktatörlüğüne karşıda hem askeri ve hem de siyasi alanda direnmiştir, Kürdistan’a özgürlük için sesini yükseltmiştir, ezilen tüm halkların haklarını savunmuştur.

Che ile rahmetli Said’in arasındaki fark Said’in Kürt vatanperveri oluşudur. Yaşamını da bu yolda kaybedişidir.

General Dr. Said Çürükkaya Şengal’de yaşanan insanlık dramına karşı Almanya’dan Erbil’e gidip kahraman Peşmerge güçlerine savaş eğitimi vermeye başladı.

Kürdistan’ında çeşitli savaş cephelerini ziyaret ettiğinde, Peşmerge’nin savaş taktikleri konusunda eğitimsiz olduğunu tespit etti.

Terörist DAEŞ’e karşı ancak DAEŞ’in kullandığı taktikleri öğrenen ve kullanan bir Peşmerge’nin başarılı olabileceğine kanaat getirdi. Ve bu tezini tüm Kürtlerin gözdesi ve el üstünde tuttukları bir General olarak teoride dile getirdi.

General rütbesiyle Peşmerge kuvvetlerine ağır silahları kullanmanın yanı sıra teorik ve pratik siyasi eğitim verdi.

Teori derslerinde “savaşta insanın rolü, yurtseverlik, Peşmerge ruhu ve maneviyatı, savaş taktiklerinin teorik izahı, Pratik eğitimin de ise bixi, RPG-7, kanas ve doçka gibi silahların tanıtımı ve kullanımı, şehir savaşları, patlayıcılarla yapılan pusu ve mayınların boşa çıkarılması” gibi konularda binlerce Peşmergeyi eğitti.

Özellikle Peşmergelere Kürt tarihi, yurtseverlik, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti konularını içeren siyasi dersler verdi.

Dolayısıyla çağımızda biz Kürtlerin Ernesto Che Guevaraya eşdeğer siyasi ve askeri alandaki dehası General Dr. Said Çürükkaya dır.

Ben ikisine de mücadelelerinden dolayı saygı duyuyorum.

Ayrıca rahmetli Said’in önünde saygıyla eğiliyorum.

Benim de “Söyleyecek sözüm var!”

Yıllar çok çabuk geldi, geçti. Benimde “Söyleyecek sözüm var!” Kürt meselesinin çok derin ve maalesef kanlı, gözyaşıyla dolu uzun bir tarihi bulunmaktadır.

Kürt meselesi, son iki yüzyıl boyunca çok aktörlü, çok devletli bir soruna dönüştü ve bugün aklı başında hiç kimse, her devlet için aynı çözüm modelinin geçerli olacağını düşünmüyor.

Bu arada ben gerçekleşmeyen çözüm süreciyle ilgili düşüncemi tekrar belirtmek istiyorum. “Çözüm Süreci” adıyla başlayan o geçmiş dönem, “Kürt sorununa çözüm” etiketi ile sunulamayacak kadar derinlikli değişim ve dönüşümleri gerektirmekteydi.

Bu konu, sadece etnik boyuta indirgenemeyecek karmaşıklıkta, ekonomik, tarihi, kültürel, bölgesel ve siyasi boyutları iç içe geçmiş bir sorun olarak halen ortada durmaktadır.

Reformların yapılması, sadece kültürel hakların verilmesi, anayasaya eşit yurttaşlıkla ilgili maddeler konulması gibi sınırlı düzenlemelerden daha çok, ülkede adalet merkezli ve insanların kimliğini ve inancını özgürce yaşadığı siyasi, kültürel ve ekonomik yaşam kalitesini topyekûn yükseltecek köklü düzenlemelerden geçmektedir.

Bu çapta bir sürecin ehemmiyeti ise yeteri kadar anlaşılamamış ve yeterince anlatılamamıştır.

Ey Kürt, General Dr. Sait Çürükkaya’nın mücadelesinden ders al. Senin ve ülkenin geleceğine dair karar verenleri tartış.

Kaderini ve geleceğini başkalarının eline ve merhametine bırakma, tartış. Kaderini ve geleceğini tesadüflere bırakma tartış.

Öteki Kürde saygıda kusur etmeden tartış, o sana saygı duymasa dahi. Ötekine kin duymadan tartış, o sana kin duysa ve senden nefret etse dahi. Sabır, hoşgörü ve tolerans sınırlarını sonuna kadar zorlayarak tartış.

Sonuç

General Dr. Said Çürükkaya sadece idealleri uğruna haksız olarak medreseyi Yusufîye’ye düşmedi, o 30 Ekim 2016 tarihinde Kürt halkının bağımsızlığı uğruna DAEŞ’e karşı mücadele ederken şehit düştü, ama o yılmadı hep mücadele etti.

Yapacaksak bir işi tam yapalım ve Musul’un DAEŞ’in elinden kurtarılmasında askeri açıdan biz Kürtlere ne iş düşüyorsa, onu yerine getirelim tezini savundu.

Yüz binlerce Kürt ve yurtseverin katılımıyla seni Cenâb-ı Hakk’ın sırf fazlı ve lütfu ile, cennetlik kulları için hazırladığı rıza ve merhamet diyarı olan ebedi istirahatgahına yolcu ettik. Bu vesileyle tekrar huzurlarınızda kendilerine Yezdâ-yı Müteal’den rahmet niyaz eder; başta değerli kardeşi Mehmet Selim Çürükkaya, ailesi, tüm Kürdistan’lılar ve Bingöl’lüler olmak üzere, dostlarına, yakınlarına ve yüce Kürt milletine sabr-ı cemil niyaz ederim.

Ey Aziz Şehid General Dr. Said Çürükkaya hakkını bizlere helal eyle.

Kürtler’in dağlardan başka dostu olmalı artık.

Ey Kürt aydını General Dr. Said Çürükkaya’nın mücadelesinden ders al.

Ey Kürt milleti Kaderini senin ve ülkenin geleceğini başkalarının eline, merhametine tesadüflere bırakma.

Türkiye Kürt sorununu kendi iç meselesi olarak göremez, Türkiye’nin çözümü sadece kendisi için değil Irak’taki Kürtler için de olmalıdır. Kürtler tarihlerinden ders almalı, yoksa tarihlerindeki felaketler tekrar yaşanır. Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi de Kuzey Irak Kürt Ulusunun bekasını düşünmeli. Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi bağımsızlığını derhal ilan etmelidir çünkü onlar açısından başka alternatif yoktur.

Prof. Dr. Ümit Yazıcıoğlu

Luxemburg, 14 Mart 2017

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

14 + 5 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla