Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Referandum

Ümit Fırat / 1980’li ve 90’lı yıllarda Kürdistan’da olan biten pek çok faili meçhul cinayet, köy yakma ve köy boşaltma gibi hukuksuzlukları medyaya taşımış bir gazeteciydi Celal Başlangıç. Ama yine de 1991 yılında Hasan Cemal ve Okay Gönensin’in Cumhuriyet yönetimine gelmelerine karşı, hayatı boyunca askeri darbelere bel bağlamış İlhan Abi’sinin safında yer alıp gazeteden ayrılmıştı.

Bu tür insanların devletleri için yaptıkları görevleri, bazen bizler için yapılmış iyi şeyler gibi değerlendirip çok zaman yanılmışızdır. 50 sene önce yoksul Kürtlerin fotoğraflarını çekip ‘Oy Fırat Asi Fırat’ adıyla yayınlayıp, fotoğraf sergileri açarak devletin takdirine mazhar olmuş Fikret Otyam da, Kürtlerin takdirini kazanmıştı.

Zamanımızın Fikret Otyam’ı Celal Başlangıç da, geçtiğimiz günlerde Kürdistan’a yaptığı seyahatinde, “Barzani’nin ve bölgenin KDP yöneticilerinin neden Irak Kürdistanı’nda en ağır siyasi ve ekonomik, hatta diplomatik kriz yaşanırken bağımsızlık referandumu kararı aldıklarını” güya anlamaya çalışmış.

Mesud Barzani’nin Washington Post’a yazdığı makaleden “100 yıl önce, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kürtlere bağımsız devlet olmaları için söz verilmiştir. Fakat Kürtlerin taleplerinin aksine Kürdistan; Türkiye, İran, Suriye ve Irak üzerinde bölüştürüldü. Yeni Irak devletinde Kürt ve Arapların eşit haklara sahip olması gerekiyordu. Ancak art arda gelen hükümetlerin hepsi Kürtlere baskı uyguladı… Aşılan yüz yıllık süreçte Kürtlerin Irak’la birleştirilmesi girişimleri sadece Kürtler açısından değil, Iraklılar açısından da başarılı olmamıştır.” alıntısına yer vermiş, ama aşağıda aktardığım konuşmadan hiç söz etmemiş.*

Süleymaniye’de bazı Kürt siyasi şahsiyetlerle görüşmüş. Kimi ‘Paramız yok, elektriğimiz yok, yolumuz yok, yakında suyumuz da bitecek’, kimi ‘ Ama Parlamentomuz kapalı’, kimi ‘Merkezi hükümet maaşlarımızı ödemiyor’, kimi ‘Eskiden dört övün yemek yenirdi, şimdi üç övün yiyenler bile azaldı’ , kimi de ‘Bizim kaidemiz kanundur. KDP bu kararı tek başına aldı. Eğer parlamentoda karar alınmazsa biz sandığa gitmeyeceğiz. Eğer düzeltilirse gideriz. Aksi durumda İslamcılar gitmiyor, Goran gitmiyor, KYB gitmiyor’ vb. diyerek referanduma karşı olduklarını söylemişler.

Hülasa, Kürt olmayan biri olarak, üstüne vazife olmayan bir işe girişmiş; bulabildiği referandum aleyhtarlarını dinlemiş ve “…mümkün olduğu kadar siyasetçilerin, kamuoyu önderlerinin görüşlerini yansıttım, gözlemlerimi, izlenimlerimi yazdım. Hatta mümkün olduğunca yorum yapmamaya özen gösterdim. Yani aslında objektif bir ayna tutmaya çalıştım… Sadece gerçeğe ayna tuttum; gerisini, karşısında bulduğu görüntüyü beğenmeyenler düşünsün…” diyerek bitirdiği yazı dizisini, 16-18-20-22 Temmuz tarihlerinde 4 bölüm olarak Artı Gerçek sitesinde yayınlamış.

Tamam, düşünelim, emrin olur; ama neden sadece İran ve Bağdat’ın emrindekilerle konuştuğunu, neden Kürt nüfusunun yüzde doksanını temsil eden siyasilerden tek kişi ile konuşmadığını da açıklasaydın bari. Necmettin Salaz beni davet etti diyerek, O’nu da günahına ortak etmek istemişsin. Ama öyle olmadığını düşünüyor insan; aslında senden Kürtlerin bağımsızlık referandumuna karşı olduğunu öne çıkaran bir misyon üstlenmen istenmiş gibi. Yüzyıllık milli alışkanlığınız nedeniyle zaten bizim geleceğimize karar verme huyunuzdan vazgeçmemiş olduğunuz için bu görevi de rahatlıkla yerine getirmiş oldun, Almanya’da yatırımı olan başarılı bir iş adamı-medya patronu gibi görünüyorsun, yazıklar olsun.

*Mesud Barzani’nin 11 Temmuz 2017’de Avrupa Parlamentosunda Maliki’ye yakınlığıyla bilinen bir İspanyol parlamenterin sorusuna verdiği cevap:

“Parlamentonun rolüne gelince. Tabii bizim için de parlamento yüce bir role sahip olan bir kurumdur. İzninizle bu konuyla ilgili durumumuzu biraz izah etmek istiyorum. Kürdistan’da yapılan son seçimlerin sonucunda, 2013’te önümüzdeki dört yılın, yani bir sonraki seçime kadarki sürenin istikrarlı bir şekilde yürümesi adına nasıl bir konsensüs sağlarız diye müzakereler yaptık, geniş bir mutabakatın yapılmasına karar verdik. KDP seçimlerden birinci parti olarak çıkmıştı, en çok oy alan partiydi. Buna rağmen kendi iç ittifakımızı sağlamak adına Parlamento Başkanlığını Goran’a verdik. Aslında yasalara göre bu, Goran’ın hak ettiği bir durum değildi, ama iç ittifakı sağlamak amacıyla hakkımız olandan feragat ettik.

Daha sonra ‘Kürdistan için nasıl bir Anayasa’ tartışmaları başlatıldı. Bizim görüşümüze göre Anayasayla ilgili temel değişikliklerin muhakkak halkın oyuna sunulması gerektiği yönündeydi. Ancak Goran Anayasa düzenlemesinin Parlamento tarafından yapılmasına ısrar etti. Aslında istedikleri bize karşı bir nevi darbeydi; 23 Haziran 2015’te bunu yapmak istediler.

19.08. 2015’te tekrar darbe yapmaya çalıştılar; bu defa da parlamento yeter sayısını toplayamadılar ve haliyle yenilgiye uğradılar. Bu noktaya kadar her şeyi normal karşıladık.
Ancak Goran, parlamentoda yenilgiye uğrayınca, aynı yıl 9. ayın sonunda bölgedeki asayiş ve güvenliği bozmaya yönelik eylemler başlattılar. Bu eylemleri Daiş’le savaş içinde olduğumuz bir sırada yaptılar. Goran, Kürt halkının Daiş’le ağır bir savaşta olduğu durumda bile zerre kadar bir müsamaha göstermediği gibi, Daiş’e karşı savaş verdiğimiz bir sırada kriz yaratmaya çalıştılar. İnsanları kışkırtmak üzere KDP’nin onlarca ofisini yaktılar, 8 kişinin öldürülmesine yola açtılar. KDP bürosunun içinde çocuk yaktılar. İnsanlara ‘KDP bürosunda Dolarlar var, girin saldırın’ dediler. Böyle bir kışkırtmanın yol açtığı bir saldırının sonucunda yakılan bir KDP bürosunun içinde bir çocuk da yanarak yaşamını yitirdi.

Bu olaylar üzerine, Goran ile yaptığımız ittifakı, 10’cu ayın 12’sinde (2015) feshettik ve tedbir almak zorunda kaldık. Daiş ile savaşta olduğumuz bir sırada bölgenin asayişini bozmaya çalıştılar, iç güvenliğini tehlikeye soktular. Bunun üzerine biz de ‘mademki, yaptığımız mutabakatı bu şekilde bozdunuz, o zaman ittifakla size verdiğimiz parlamento başkanlığı da bitmiştir’ dedik.

Başkanlık süremle ilgili sorduğunuz soruya gelince, evet doğrudur benim başkanlık sürem 2013’te tamamlandı. Bu durumu bir mektupla Parlamentoya bildirdim, seçime gidilmesini talep ettim. Ancak Parlamento seçim için şartların müsait olmadığını gerekçe göstererek, aldığı bir kararla benim başkanlık süremi 2 yıl daha uzattı. Ben de parlamento kararına uydum.
Bu sürenin de bitimiyle de 2015’İn Haziranında Parlamentonun ilgili komisyonuna tekrar bir mektup yazarak şunu söyledim:
‘Benim başkanlık sürem bitti, sürdürmek istemiyorum, benim için herhangi bir yasanın değiştirilmesini de talep etmiyorum. Görevi devretmek için 1) Parlamentoda bulunan siyasi partiler kendi aralarında birisini belirlesin. 2) Bunu yapamıyorlarsa başkanlık seçimine gidilsin, ben aday olmayacağım.’
Ancak bu talebime karşılık ne kendi aralarında birisini seçtiler, ne de seçim kararı aldılar. Böylece bu krizi yarattılar ki, tüm bunlara yol açan da Goran’dı. Savaş şartlarındaydık. Bu görevi sorumsuzca bir kenara atamazdım.
Görevi bırakıp bırakmama, başkalık makamının boş kalması, başka birinin atanması veya seçim kararının alınması, hangisinin daha doğru olacağı konusunda Bölgenin Adalet Yüksek Şurasına danıştık. Şura, içinde bulunduğumuz savaş durumu nedeniyle bu makamın boş bırakılmasının büyük sorunlara yol açacağını söyledi ve benim göreve devam etmemi kararlaştırdı.

Ancak ben, Adalet Yüksek Şurasına şunu da çok açık ve net bir şekilde söyledim: ‘Parlamentodaki siyasi partiler, ittifakla veya seçim yoluyla herhangi bir kimseyi belirledikleri anda bu makamı ona devre etmeye hazırım.’
Bu konu üzerine soru sordunuz bilginiz olsun diye bunları söyledim. Tekrar söylüyorum; ne kendim için yasa değiştirme talebim var ne de aday olurum. Ancak savaştayız, bu makamı sorumsuzca bir kenara bırakamazdım, durum bundan ibaret…”

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

9 + thirteen =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla