Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Beşikçi Barzani ve PKK

Beşikçi Hoca „Düşmanlarını Sevindiren Bir Halk…“ başlıklı yazısında şöyle diyor:

“Kendi ülkesinden sürgün edilmiş, yurt dışında yaşamaya zorlanmış, sürgün hayatı yaşayan bu Kürdlerden bazıları, düşmanla işbirliği yapan aile üyelerinden hiç söz etmeden, sadece Başkan Mesut Barzani’yi suçlayan, eleştiren yazılar yazmışlardır. Aşirettir, ağadır, feodaldir, sömürücüdür, ilkeldir, yolsuzluklar, adam kayırmalar vs. Bu şekilde, biz demedik mi diyerek, biz defalarca uyarmıştık vs. diyerek, anti-Kürd duygu ve düşüncelerini de ortaya koymuşlardır. Bunların bazıları, Kerkük’ün Haşdi Şabi’ye, düşman güçlerine teslimini sevinç çığlıklarıyla karşılamışlardır.“

İlk bakışta Değerli Beşikçi‘nin çok haklı eleştirilerde bulunduğu düşünülebilir.
Hatta bir adım ileri giderek, çizdiği çerçevede eleştiren sözde Kurd çevrelere eleştirisi tamamen haklı ve yerindedir diyebiliriz.

Ancak KDP, Başkan Barzani ve Barzanilere yönelik haklı eleştirilere değinmeden, sadece „…Aşirettir, ağadır, feodaldir, sömürücüdür, ilkeldir, yolsuzluklar, adam kayırmalar vs. Bu şekilde, biz demedik mi diyerek, biz defalarca uyarmıştık vs…“  biçimindeki eleştirilere temas etmesi iki büyük yanlışa neden olabilir.

Birincisi, henüz belasından kurtulmadığımız, her türlü tenkitten muaf lider kültü (ikinci bir Öcalan) yaratma olasılığı; ki nitekim o şahsiyetin oluşmasında hocamızın katkıları unutulmuş değildir.

İkincisi, haklı eleştiri sahiplerini aynı çekmeceye koyarak zaten bulunmayan eleştiri etkisini eksilerin eksilerine indirgemek!

Hocamız, umarım ikinci bir PKK ve Öcalan hatası işlememektedir. Buna değineceğiz, ama önce bizim durumumuz:
Bu satırları yazan kişi, YNK Peşmergelerinin çatışmadan çekilmesi sonucu Kerkük‘ün düşmesi üzerine „Barzani İstifa Etmeyecekse Bağımsızlık İlan Etmeli“ talebini Facebook‘ta paylaşmış ve sorumluluğun esas olarak Barzani‘de olduğunu iddia etmiştir.

Kurdistan‘ın (güncel) uluslararası politik ilişkilerini, ekonomik, siyasi ve etnolojik konumlanışını teferruatlıca ülkeyi yönetenler kadar bilemeyiz.

İlkin orada değiliz, ikinci olarak yönetici durumunda değiliz.
Dolayısıyla tüm ‚yapmayın‘ uyarılarına rağmen inatla referandum yapmaya karar veren bölge liderinin, sonuçlarını hesaba katarak sorumluluğu üstlenmiş bulunduğunu düşünerek ya istifa ya da bağımsızlık talep etmemiz anlaşılır şeydir.

Diğer yandan onca yıldır bir bölge yöneten Barzaniler, madem devletleşme amacında idiler, süre içinde tedbirler geliştirmeleri gerekmez miydi?
Devletleşmenin hangi alt yapısı hazırlanmış?
Tarım, hayvancılık, ilaç ve kimya fabrikaları; kendi ihtiyaçlarını kendi karşılayacak alt yapı yatırımları neden yapılmamış?
Tüm gerekli alt yapıyı ABD yapsın diye mi beklenmiş?


Bir mermi fabrikası dahi yapmamanın, yetki ve görev bölüşümü yapmamanın, silahlı birimleri iktidarın tekeline geçirmemenin sorumluluğu Başkan, Başbakan, dış-iç işleri bakanı sıfatlarıyla iktidarı elinde tutanlarda olmayacak da kimde olacak?

İhanetin sorumluluğu ve yıkıcılığı tabi ki önemlidir, ama bundan Barzaniler mazlumdur sonucu mu çıkarmak gerekir?

Uzatmadan, umarım Beşikçi Hocamızın bir zamanlar yaptığı gibi PKK hareketini ‚başka okuma’sında olduğu gibi bir sonuca neden olmaz.
Haklı eleştiriler hazır altı edilirse korkarım ikinci bir Öcalan ve PKK vakası yaşamamız da kaçınılmaz hale gelir!

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

4 × two =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla