Vengma, hiç bir partinin borazanı değildir. Hiç bir partinin düşmanı da değidir. Kürt partilerinin doğru politikalarını destekler, yanlış politikalarını eleştirerek yol göstermeye çalışır.

Tezahürat ile İtiraz

Selim Çürükkaya ‘Kahramanlar ve Ödlekler‘ başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Yazıda şöyle diyor:
“Bana göre kimselerin yapamadığı, başaramadığı bir işi, yapabilen kişiye, toplum kahraman der.
Örneğin Diyarbakır ceza evinde, bir koğuşta, gardiyan orada kalan herkese dayak zoruyla pislik yedirdiği dönemde, tek bir kişi “
ben yemeyeceğim” deyip bütün işkencelere rağmen yemez, gardiyan da ona yediremese, o koğuşta kalan tutukluların gözünde, o kişi bir kahramandır.

Yani onu kahraman yapan şey, koğuştaki kişilerin korkaklığıdır. Eğer o koğuşta kalan kişiler, korkmasalardı, pislik yemeye karşı dursalardı, kahramana zaten gerek yoktu.“

Yine buna benzer bir düşünceyi aşağılarda şöyle dile getiriyor: „Ödleklerin çok olduğu yerlerde kahramanlar çıkar“

Bunlar doğru veya doğruya çok yakın düşünceler. Amacım bu ifadeleri eleştirmek değil. Ancak sanki eksik bir şeyler varmış gibi duruyor. Belki o eksikleri tamamlayamam, ancak eklenecek bir iki şey daha bulunduğuna işaret edebilirim.

Bence korkaklık anormal bir durum değildir, aksine canlının savunma sisteminin biyolojik bir tamamlayıcısıdır.
Bu konuda bir yazı da yazmış ve korkunun ecele faydası olduğunu, korkma nedeniyle riziko alınmadığını, olası bir tehdidin en azından geçici bir süre için atlatılabildiğini işlemiştim.
Panik, korkudan birbirini ezme de korkaklığın yaygın bir durum olduğun gösterir.


Evet korkaklar çoğunluk olduklarından sürüler oluştururlar.
Korkup kaçmak, korkup sinmek belki de ölümden kurtulmanın bir aracı.
Ancak kendini kurtarmak için başkasını sunmak, kurban etmek aşağılık bir durumdur ki, bu sadece insana mahsus bir davranıştır. Eğer bir ihanet söz konusu edilecekse o da arkadaşının kellesini vermektir.

Cephede (Gerillada veya sömürge ordularında) savaşmak sunulduğu gibi kahramanlık değildir. Çünkü o cephede bulunan her şahıs aynı şekilde çatışmaya girecektir. Ya vurulacak, ya vuracaktır. Burada öyle övüldüğü gibi önemli bir bireysel kahramanlık söz konusu değildir.

Düşman ile tek başına karşı karşıya kalındığında gösterilen tavır kahramanlık ile korkaklığın test edildiği andır.
Zilan’ın yaptığı bireysel eylem kahramanlıktır, cesaret işidir.
Bir mayını veya bombayı etkisiz hale getirmek bir kahramanlıktır. Çünkü onu birey olarak yapmaktasınız, grup ile değil!

Ele geçtiğinizde sizi bucak bucak arayan düşmana „anam Türk‘tür“ veya „fırsat verilirse hizmet ederim“ gibi sözler sarf etmek, ne politikadır ne de kahramanlık. Hele „Gerilladaki üçte iki kadroyu temizledik, bugün bir muhalefet çıkamıyorsa sayemizdedir“ gibi sözler tam da arkadaşlarının kellesini vereceğinin ve/veya vermişliğin beyanıdır.  

Kahraman kişi anası TÜRK olsa bile bunun bir zayıflık göstergesi olduğunu düşünerek dile getirmez.
Davasını reddetmez aksine ölümüne savunur!
PKK yandaşları acaba Kurdistan’ın özgürlüğünü Öcalan’ı kurtarmak için mi çöpe attılar?
Çünkü o ele geçtikten sonra bir daha asla Kurdistan’ı savunmadı!


Aşağıda adını sayacağım kahramanlar, Öcalan diktatörlüğüne itiraz edip canlarını ortaya koyduklarında, şimdi bize efelik taslayanlar, seviyesiz küfürler savuranlar, hain damgası yememek ve aynı akıbeti paylaşmamak için dut yemiş bülbüle dönmüşlerdi. Hatta pek çoğu kendi canlarını kurtarmak için o ‘Heval’lerinin katili oldular.

Bir düşünün; Çetin Güngör, Saime Aşkın, Resul Altınok, Mehmet Şener ve benzeri onlarcası katledilirken susanların, Saddam’ın meclisinde “kanla canla seninleyiz ey Saddam” diye bağıran sürüden ne farkları vardı?


Gerçek kahramanların ne alkışa ne de tezahürata gereksinimleri vardır. Çünkü onlar alkış almak için değil fedai* olduklarından toplum için görev yaparlar!  

Kahramanlık bir sürü durumu değildir aksine bireysel bir tutumdur! Ancak kitleye ilham (cesaret) verir!
Korku,
birey tarafından kontrol edilebildiği ölçüde kahramanlığa dönüşür.
Kahramanların az olmasının nedeni, korkuyu kendi kontrolüne alabilen insanların az olmalarındandır.

Korkaklar güç sahiplerine tezahürat, cesurlar itiraz ederek kendilerini belli derler!

Hasan Dere

07.06. 2017

*Not:
Fedai, Arapça bedel sözünden türetilmiştir. Bedel ödeyen demektir.
PKK lideri ve yandaşları eleştirileri kesmek için “bedel ödemek, değerlere konmak” gibi tabirleri çok kullanırlar.
Öcalan’ın sistemine itiraz edenler canlarını verdiler. Müritler bunun paha biçilmez bir bedel olduğunu aklına getirmek istemezler.

Ailesinden kimsenin burnu kanamamıştır. Öcalan yakalandı, tek cop yemeden davadan vazgeçti, hizmete soyundu ve Türk oldu; bu mu bedel ödemek?!

Yorum Yazın

E-posta hesabınızı yayınlanmıyoruz

1 × 4 =

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerezler kullanıyoruz. Sorun yok, rahat olun. Size özel herhangi bir bilgiyi yayınlamıyor ya da paylaşmıyoruz. Anladım, sorun yok Daha Fazla